Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1418
Karar No: 2017/362

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1418 Esas 2017/362 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1418 E.  ,  2017/362 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 30.10.2013
    Sayısı : 15-194

    Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ..."ın TCK"nun 85/2, 62 ve 53/6. maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 3 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.10.2013 gün ve 15-194 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 24.03.2015 gün ve 10866-5011 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.05.2016 gün ve 174495 sayı ile;
    "Sanık ... gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında aracıyla gündüz vakti seyir halindeyken yolun sağından karşısına aniden yabani atların çıktığını, atlara çarpmamak için refleksle direksiyonu sola kırdığını, ancak direksiyon hâkimiyetini kaybederek bölünmüş yolun karşı kesimine geçtiğini, kazanın bu sebeple meydana geldiğini beyan etmiştir. Kovuşturma aşamasında olayla ilgili keşif ve başkaca bilirkişi incelemesi yapılmamış, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan keşif sonucu trafik polisi Olgun Taşbaşı tarafından düzenlenen 19.12.2012 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. Söz konusu bilirkişi raporunda, kazanın hem tanığı hem de mağduru durumunda olan ... ve ..."ın "yol kenarında veya yol üzerinde at olduğuna dair bir beyanlarının bulunmadığı" gerekçesinden hareketle sanığa asli kusur yüklenmiştir. Tanık ... talimatla alınan 07.10.2013 tarihli beyanında "sanığın gidiş yönünde veya yolda herhangi bir hayvan bulunup bulunmadığını görmedim, dikkatimi çekmedi" şeklinde beyanda bulunmuştur. Dosya arasında bulunan 20.11.2012 tarihli kolluk tutanağında "...anayol üzerine sık sık başıboş atların çıktığı, ancak böyle durumlarda vatandaşların durumu 156 Jandarma imdat telefonuna bildirmesi ile duruma müdahale edildiği, olay günü komutanlığımıza böyle bir ihbar gelmediği tespit edilmiş olup tutanak imza altına alınmıştır." şeklinde bir ibarenin yazılı bulunduğu anlaşılmıştır. Terme 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/144 esas sayılı dosyasında düzenlenen Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 10.02.2014 tarih ve 9477 sayılı raporunda, sanığın iddia ettiği şekilde yola aniden yabani atların girdiği, sanığın bu nedenle direksiyon hâkimiyetini kaybedip kazaya neden olduğu kabul edilerek sanığa %60, yola çıkan atlara da %40 oranında kusur izafe edilmiştir. Gerek Adli Tıp Kurumu raporu gerekse kolluk tutanağı göz önüne alındığında, sanığın somut olaydaki kusur oranı neredeyse yarı oranda azalmaktadır. Söz konusu Adli Tıp Kurumu raporu temyiz aşamasında dosya arasında bulunmadığından bu rapor Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilmemiştir. Öte yandan kazada ölenlerin mirasçılarından bir kısmı katılan sıfatı dahi almamış, katılanlar da duruşmaları takip etmemiş, yargılama sonucu verilen hükmü temyiz etmemiş ve sanıktan herhangi bir şahsi hak talebinde bulunmamışlardır. Sanık ... öğretmen olup bu kaza nedeniyle eşini kaybetmiş, kazada kendisiyle birlikte 2010 doğumlu kızı ... da yaralanmıştır. Sanık güncel nüfus kaydına göre halen dul olup annesiz kalan çocuğunun tek velisidir. Bilindiği üzere TCK"nun 50/4 ve 50/1-a maddelerine göre, taksirli suçlarda verilen hapis cezasının bilinçli taksir halleri hariç olmak üzere uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkün olup bu uygulamanın "suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre" belirlenmesi gerekmektedir. Sanığın, incelenen adli sicil belgesine göre sabıkasız olduğu, duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir kişilik özelliğinin bulunmadığı, bununla birlikte öğretmenlik mesleğini icra edip ekonomik durumunun adli para cezasını ödemeye yeter düzeyde olduğu, sürücü belgesinde şimdiye kadar aldığı bir trafik cezasının dahi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla yerel mahkemenin sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine ilişkin "sanığın kusur oranının fazlalığı, asli kusurlu olması, meydana gelen zarar, suçun işleniş şekli ve özellikleri ile ceza adaleti dikkate alınarak" şeklindeki gerekçe dosya kapsamıyla bağdaşmamaktadır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi TCK"nun 85/2. maddesi kapsamında kalan, sanığın asli kusurlu olduğu bazı olaylarda hapis cezasının adli para cezasına çevrilebileceğine hükmetmiştir. (Emsal karar; Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 05.05.2015 gün ve 15153-7421 sayılı ilamı). Bu sebeplerle uygulama koşullarının mevcudiyetine rağmen sanık ... hakkındaki hapis cezasının TCK"nun 50/4 ve 50/1-a maddeleri uyarınca adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi bozmayı gerektirmektedir" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 20.10.2016 gün ve 7005-12046 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan hükmedilen hapis cezasının, TCK"nun 50. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmemesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    27.08.2012 tarihinde saat 16.30 sıralarında, meskun mahal dışında, orta refüjle bölünmüş yolda sanığın yönetimindeki içinde eşi ... ve kızı ..."ın da bulunduğu otomobil ile seyri sırasında, direksiyon hâkimiyetini kaybedip orta refüj taşına ve refüjdeki ağaçlara çarparak karşı yön bölümüne girdikten sonra tanık ... yönetimindeki kamyonun sol tarafına, ardından da ... yönetimindeki içinde ... ve mağdur ..."ın da bulunduğu kamyonete çarptığı, kaza neticesinde ....r, ...ve ..."nin öldükleri, ... ile ..."nin yaralandıkları,
    Terme Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde, sanık hakkında ..."nin eşi, ..."nin de kızı olması sebebiyle şahsi cezasızlık hükümleri uyarınca, mağdur ..."nin ise şikâyetçi olmaması nedeniyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
    Trafik kazası tespit tutanağına ve keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporuna göre; sanığın bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit veya bağlantı yoluna girme kuralını ihlal etmesi sebebiyle asli kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin ise kusurunun bulunmadığı,
    Terme 2. Asliye Hukuk Mahkemesince sigorta şirketi ile sanık arasında devam eden tazminat davasına esas olmak üzere alınıp temyiz aşamasında dosyaya sunulan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre; yola aniden iki atın girmesi sonucu direksiyon hâkimiyetini kaybederek karşı yöne girdiği anlaşılan sanığın, yeterli dikkat ve özeni göstermeyerek atlar nedeniyle aracı kaplamada tutacak şekilde tedbir almadığından %60 oranında asli derecede kusurlu olduğu, yola giren atların kazanın oluşumunda %40 oranında tali derecede etkili olduğu, diğer araç sürücülerinin ise kusurunun bulunmadığı,
    Kolluk tarafından düzenlenen 20.11.2012 tarihli tutanağa göre; kazanın meydana geldiği ana yol üzerine sık sık başıboş atların çıktığı, vatandaşların görmesi halinde 156 jandarma ihbar hattını arayarak durumu bildirdikleri, ancak olay günü böyle bir bildirimin yapılmadığı,
    B sınıfı sürücü belgesine sahip ve 1979 doğumlu olan sanığın, 14.01.2013 tarihi itibarıyla yapılan sosyal ve mali durum araştırmasına göre; üniversite mezunu ve bilişim teknolojileri öğretmeni olduğu, maaş ve ek ders ücretlerinden ayda ortalama 2.500 Lira gelir elde ettiği, maaşından 500 Lira icra kesintisi yapıldığı, aylık 500 Lira kira bedeli verdiği evde annesi ve kızı ile birlikte yaşadığı, annesinin ise 750 Lira emekli maaşı aldığı,
    Sanığın, ölenlerin yakınlarının zararını tazmin ettiğine dair dosya içinde bilgi ve belge bulunmadığı,
    Yerel mahkemece sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının “kusur oranının fazlalığı, asli kusurlu olması, meydana gelen zarar, suçun işleniş şekli ve özellikleri” gerekçe gösterilerek adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verildiği,
    Anlaşılmıştır.
    Mağdur ...; ölen ... idaresindeki araçta yolculuk yaparken karşı yönden gelen aracın bariyerleri aştığını gördüğünü, bundan sonrasını ise hatırlamadığını, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    Tanık ... savcılıkta; karşı yönden gelen gri renkli bir aracın refüjün üstünden geçip kendi istikametine girdikten sonra yönetimindeki kamyonun sol ön kısmına ve arka tekerine hızla çarptığını, sonrasında hangi araçlara çarptığını görmediğini, mahkemede ise benzer anlatımlarına ek olarak; sanığın gidiş yönünde veya yolda herhangi bir hayvan bulunup bulunmadığını görmediğini, varsa da dikkatini çekmediğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; yönetimindeki araç ile saatte 90-100 km hızla giderken olay yerine geldiğinde bir atın aniden yola çıktığını, bunun üzerine panikleyerek direksiyonu kırıp frene basmasına rağmen orta refüje çarptığını, sonrasını hatırlamadığını, olayda eşinin öldüğünü, kızının yaralandığını, ailevi ve kişisel nedenle büyük mağduriyet ve üzüntü yaşadığını, kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
    5237 sayılı TCK"nun "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
    a) Adlî para cezasına,
    b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
    c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
    d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
    e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
    f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
    Çevrilebilir".
    Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz" şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı halinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
    5237 sayılı TCK"nun 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması halinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması halinde ceza uzun süreli de olsa paraya çevrilebileceğini kabul etmiştir.
    Ayrıntıları 07.06.1976 gün ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
    Kanun koyucu cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK"nun 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK"nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırımlara çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    27.08.2012 tarihinde saat 16.30 sıralarında, meskun mahal dışında, orta refüjle bölünmüş yolda sanığın yönetimindeki içinde eşi ... ve kızı ..."ın da bulunduğu otomobil ile seyri sırasında, direksiyon hâkimiyetini kaybedip orta refüj taşına ve refüjdeki ağaçlara çarparak karşı yön bölümüne girdikten sonra tanık ... yönetimindeki kamyonun sol tarafına, ardından da ... yönetimindeki içinde ... ve mağdur ..."ın da bulunduğu kamyonete çarptığı, kaza neticesinde ....r, ...ve ..."nin öldükleri, ... ile ..."nin yaralandıkları olayda;
    İki kişinin ölümü nedeniyle yargılanan ve meydana gelen kazada asli kusurlu olan sanığın, ölenlerin yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararı giderdiğine dair dosya kapsamında bir bilgi ve belgenin mevcut olmaması, savcılıkta “üzgün olduğu” şeklindeki beyanı dışında herhangi bir pişmanlığını gösterir davranışının dosyaya yansımaması ve kazanın meydana gelmesinde diğer araç sürücülerinin kusurunun bulunmaması karşısında; sanığı yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen yerel mahkemenin, hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesine ilişkin gösterdiği “kusur oranının fazlalığı, asli kusurlu olması, meydana gelen zarar, suçun işleniş şekli ve özellikleri” şeklindeki gerekçenin dosya kapsamına uygun olduğu ve sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olduğundan, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.





    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi