10. Ceza Dairesi 2014/894 E. , 2014/2401 K.
"İçtihat Metni"Esas No : 2014/894
Karar No : 2014/2401
Tebliğname No : K.Y.B./ 2013/393417
Yüksek Adalet Bakanlığı"nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hükümlü E.. İ.. hakkındaki hükmün infazı aşamasında verilen aynen infaz kararına yönelik itiraz üzerine Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nce 17.07.2012 tarihinde 2012/167 değişik sayı ile verilen itirazın reddine ilişkin kararın kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 20.12.2013 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
İncelenen dosyadan;
a) Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi"nce 18.04.2011 tarihinde 2010/132 esas ve 2011/640 karar sayı ile verilen, hükümlü E.. İ.."nun 5237 sayılı TCK"nın 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, ayrıca aynı Kanunun 191/2. maddesi gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde cezanın infaz edilmiş sayılmasına, aksi takdirde derhal infaz edilmesine ilişkin hükmün kesinleştiği,
b) Hükmün infazı sırasında, Adana Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü"nce hükümlünün tedbirin gereklerini yerine getirmediğinin bildirilmesi üzerine, Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi"nce 04.07.2012 tarihinde 2010/132 esas ve 2011/640 karar sayılı ek karar ile hükümlü hakkındaki 10 ay hapis cezasının infazına karar verildiği,
c) Hükümlünün bu karara itiraz etmesi üzerine, Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nce 17.07.2012 tarihinde 2012/167 değişik iş sayı ile itirazın reddine karar verildiği
Anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «Dosya kapsamına göre, sanık hakkındaki tedbir kararının infazı sırasında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünce 11/07/2011 tarihinde çıkartılan çağrının tebliğ edilmesini müteakip 10 günlük yasal süre dolmadan bu kez 02/08/2011 tarihinde yeniden çıkartılan çağrının 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi uyarınca tebliğ edilip, sanığın yasal süre içerisinde müracaat etmediği belirtilerek Mahkemesine bildirimde bulunulması üzerine, sanığın savunması alınmadan mahkûmiyetine karar verildiği anlaşılmakla, tebligatın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 19/01/2011 tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun tebligata ilişkin bazı hükümlerinin değiştirilmiş olması karşısında, yapılan değişiklikler göz önüne alınarak sanığa 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın yeniden tebliğ edilmesi gerektiği cihetle, bu şekilde usulüne uygun olmayacak şekilde yapılan tebligat sonucu dosya üzerinden duruşma açılmaksızın ve sanığın yapılan çağrıya uymamasının meşru mazerete dayanıp dayanmadığı araştırılmaksızın savunma hakkını kısıtlayacak surette hakkında mahkûmiyet kararı verilemeyeceği düşünülmekle, yapılan itirazın bu nedenle kabulüne karar verilmesi gerekirken sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.» denilerek, Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 17.07.2012 tarihli kararının bozulması istenmiştir.
19.12.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde; uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi hakkında, seçenekli uygulamalar öngörülmüştür.Buna göre, sanık hakkında;
TCK"nın 191. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, 1. fıkradaki ceza ile birlikte 2. fıkra gereğince tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri seçeneğine göre hüküm kurulması durumunda; hükümlünün, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı bildirilmiş ise, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 ve 101. maddeleri uyarınca duruşmasız olarak inceleme yapılarak, ancak hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmesi istenerek;
a) Hükümlünün, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı tespit edildiğinde, aynı maddenin 7. fıkrası gereğince “hükmolunan cezanın derhal infaz edilmesine” karar verilmesi gerekir. Bu karar, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olup, karara karşı aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna başvurulabilir.
b) Hükümlünün, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı kabul edilmediği takdirde, “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına devam edilmesine” karar verilmelidir. Bu karar, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olup, karara karşı aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna başvurulabilir.
Somut olayda da infaza konu 18.04.2011 tarihli ilk hükümde, 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, 1. fıkradaki ceza ile birlikte 2. fıkradaki tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmiş olduğundan; aynı maddenin 7. fıkrası gereğince “hükmolunan 10 ay hapis cezasının infazına” ilişkin 04.07.2012 tarihli ek kararın, duruşma açılarak verilmesinde zorunluluk bulunmamaktadır.
Ancak, Adana Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü"nce, hükümlünün tedbirin gereklerini yerine getirmesi için çıkarılan çağrı davetiyesinin tebliğine rağmen şubeye başvurmadığının bildirilmesi üzerine, Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi"nce hükümlüye, belirlenecek makûl bir süre içinde "tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, bu konuya ilişkin diyeceklerini yazılı olarak bildirebileceği, bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymadığı kabul edilerek, 18.04.2011 tarihli mahkûmiyet hükmüne konu olan cezanın derhal infazına karar verilebileceği" uyarısını içeren davetiye tebliğ edilmesi gerekirken, hükümlünün adresine doğrudan Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre usulüne uygun biçimde yapılmayan davetiye tebliği üzerine, hükümlünün tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı gerekçesiyle, hükmolunan cezanın derhal infazına karar verilmesi nedeniyle, hükümlünün savunma hakkı kısıtlanmıştır.
Bu karara yapılan itirazın belirtilen nedenlerle kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi bu nedenle yerinde olduğundan; Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 17.07.2012 tarihli ve 2012/167 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 07.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.