Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/489
Karar No: 2020/1347
Karar Tarihi: 07.07.2020

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2019/489 Esas 2020/1347 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi         2019/489 E.  ,  2020/1347 K.

    "İçtihat Metni"


    ESAS SAYISI : 2019/489
    KARAR SAYISI : 2020/1347
    T.C.
    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki asıl ve birleşen tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden asıl davanın kısmen ve birleşen davanın tamamının kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davalı vekilince duruşmalı temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti.Belli günde asıl ve birleşen davada davacı vekili Av. ... ile asıl ve birleşen dava da davalı vekili Av.... gelmiş, duruşmaya başlanarak hazır bulunan davacı vekili ve davalı vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

    - K A R A R -
    Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 20.04.2001 tarihinde yetkili satıcılık sözleşmesi imzalandığını, 20.04.2002 tarihinde sözleşmenin sona erdiğini, her yıl düzenlenen yetki belgeleriyle taraflar arasındaki ilişkinin devam ettiğini, 14.01.2009 tarihli ihtarname ile herhangi bir sebep olmaksızın davacının yetkili satıcılık faaliyetlerinin sona erdirildiğini, davacının davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye güvenerek yatırım gideri yaptığını stoklarındaki mallarını satamaması ve servisin iş yapamaz hale gelmesinden dolayı kardan yoksun kaldığını belirterek şimdilik yoksun kalınan kardan 380.000 TL ve yatırım giderlerinden 20.000 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen davada davacı vekili, davalının sözleşmeyi haksız feshi nedeniyle 936.000 TL kar kaybının akdin feshedildiği tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Asıl ve birleşen davada davalı vekili, tarafların 12.01.2009 tarihinde bir görüşme yaptıklarını, görüşmede davacının ... mamullerinin satışına devam etmeyeceğini bildirdiğini, davacının 13.01.2009 tarihli faks yazısı ile teminat mektubunun iadesini talep ettiğini bu durumda sözleşme yürürlük şartı olan teminatın iadesi ile ticari ilişki artık devam etmeyeceğinden 14.01.2009 tarihli ihtarname ile taraflar arasındaki sözleşmeyi sona erdirdiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece, yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre,asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dairemizin 2016/6266 esas ve 2016/13991 karar sayılı ve 26/10/2016 tarihli bozma ilamı ile "Dava, taraflar arasındaki yetkili satıcılık ve servis faaliyetlerinin davalının noterlik kanalıyla gönderdiği 14/01/2009 tarihli ihtarı ile sona erdirildiği ve sözleşmenin bu şekilde haksız feshedildiği iddiasına dayalı kar mahrumiyeti alacağına ilişkindir. Davalı savunmasında, taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı anlaşma ile feshedildiği bildirilmiştir. Davacı taraf bu yöndeki savunmayı kabul etmemekte ise de dosyada bir örneği bulunan 13/01/2009 tarihli faks mesajı ile davalıya sözleşme kapsamında verilen teminat mektubunun geri istendiği anlaşılmaktadır. Nitekim davalı tarafça bu talep doğrultusunda teminat mektubunun davacıya iade edilmiş olduğunu bildirdiği, davalı tarafça davacıya hitaben gönderilen 10/03/2009 tarihli noter ihtarnamesi içeriğinden anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 3.1.5. maddesinde teminatın yürürlük şartı olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemece sözü edilen faks mesajı yönünden davacıya açıklama yaptırılıp teminatın sözleşmenin yürürlük şartı olduğu halde davacı tarafça geri istenmiş olmasının davalının savunmasında olduğu gibi taraflar arasında fesih yönünden karşılıklı bir anlaşma yapıldığı sonucuna varılmasını gösterip göstermeyeceği hususları bakımından değerlendirme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken bu yönler üzerinde durulup tartışılmadan eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.’’ şeklinde ki gerekçeyle bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre 12.01.2009 tarihinde davacının sözleşmenin feshine yönelik görüşme yaptığına dair davalı vekilinin kayıt sunmadığı, davalı vekilinin yemin deliline dayanması nedeniyle davacı şirket yetkilisinin 12.01.2009 tarihinde davalı şirket ile görüşme yapmadığına dair yemin ettiği,taraflar arasındaki sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olduğunun kabul edildiği ve bu kabule göre yapılan bilirkişi incelemesi ile davacı firmanın yatırım için yaptığı harcamaların talep koşulları oluşmadığı ancak diğer taleplerini istemekte haklı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    Asıl ve birleşen dava, taraflar arasında imzalanan 20.04.2001 tarihli yetkili satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı kar mahrumiyeti ve yatırım bedelinin tahsili için açılan dava ve ek davadır.
    Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile birleşen davanın kabulüne ilişkin 2009/292 esas ve 2015/262 karar sayılı ve 28.05.2015 tarihli karar Dairemizin 2016/6266 esas ve 2016/13991 sayılı karar ve 26.10.2016 tarihli ilamı ile bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyulduğu halde uyulan bozma kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmamıştır.
    Mahkemece öncelikle bozma kararında işaret edilen veriler dikkate alınarak taraflar arasında sözleşmenin karşılıklı rıza ile sona erdirilip erdirilmediği üzerinde durulması gerekmekte olup, karşılıklı rıza ile sona erdirildiği sonucuna varılırsa asıl ve birleşen davanın reddine karar vermek gerekir.
    Mahkemece bozma kararında belirtilen yöntemle yapılacak değerlendirme sonunda sözleşmenin karşılıklı rıza ile sonlandırılmadığı davalı tarafından haksız feshedildiği kanaatine varılırsa, o zaman sözleşmenin 20.04.2001 tarihinde 1 yıl için imzalandığı ve sözleşme müddeti sonunda yenilenmesinin mümkün olduğunun kararlaştırıldığı ancak davalının davacıya çoğu zaman yıllık ve bazen 6 aylık dönemle yetki belgeleri vererek sözleşmeyi uzattığı ve bu yetki belgeleri tarihinin de sözleşme süresinin bitimiyle uyumlu olmadığı görülmektedir. Bu durumda sözleşmenin verilen her yetki belgesiyle birer yıllık sürelerle uzatıldığının kabulü gerekir.
    Davalı tarafından davacıya verilen 30.06.2008 tarihli son yetki belgesi ile 31.12.2008 tarihine kadar yetki verildiği belirtilmiş ise de yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda sözleşmenin birer yıllık sürelerle uzatıldığı dikkate alındığında sözleşmenin son uzatılma tarihi olan 20.04.2008 tarihinden sonra 30.06.2008 tarihinde yetki belgesi verildiğinden 20.4.2009 tarihine kadar uzatılarak yenilenmiş olduğunun kabulü gerekir. Davalı bu sözleşmeyi 14.01.2009 tarihinde feshettiğine göre davacının kar mahrumiyeti 14.01.2009-20.04.2009 tarihleri arasındaki süre için ve davacının kendi ticari defterleri nazara alınarak ortalama faaliyeti ve elde ettiği kâra göre kıyaslanarak hesaplanmalıdır.
    Davacı yetkili satıcı olup, tek satıcı olmadığından ve davacının yetkili satıcılığının 2 tekerlekli motor olması karşısında bilirkişilerce 3 ve daha fazla tekerlekli araçların tek satıcılarının sözleşmenin feshi halinde en az 2 yıl önel verilmesini öngören 2005/4 sayılı kamu otoritesi tebliğine dayanması doğru olmadığı gibi davacının sanki davalının tüm ithalatının satışını yapacakmış gibi hesap yapılması ve davalının bilirkişi raporuna itirazlarının mahkemece dikkate alınmaması doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün asıl ve birleşen davalı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında hazır bulunan asıl ve birleşen davalı vekili yararına takdiren 2.540 TL vekalet ücretinin asıl ve birleşen davacıdan alınmasına, peşin harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen davalıya iadesine, 07.07.2020 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY YAZISI

    Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 7. maddesinde sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 1 yıl olacağı düzenlenmiş devamı maddesinde ise fesih ve infisah şartları hüküm altına alınmış olup müddet sonunda yenilenmemesi de bu şartlardan birisidir.
    Sözleşmenin kuruluş tarihi 20.04.2001 olup, ilk 1 yıllık süre 20.04.2002 tarihinde sona ermektedir. Bu tarihten sonra davacıya verilen yetkilerle sözleşme bir yılı kapsar şekilde uzatıldığı, en son 01.01.2007 tarihli yetkiden sonra sürelerin 30.06.2007’ye kadar 6 ay, 30.06.2007-31.12.2007 arası 6 ay, 01.1.2008-20.06.2008 arası 6 ay ve son olarak da 30.06.2008 tarihinde verilen yetki ile yine 6 aylık süreyle 31.12.2008 tarihine kadar uzatıldığı görülmüştür. 31.12.2008 tarihinden sonra sözleşmenin 3.1.5. maddesinin son cümlesinde belirtilen ve sözleşmenin yürülük şartı olan teminatın iadesi faks yazısıyla davacı tarafından istenilmiştir. Aynı gün itibariyle davalı tarafından davacıya keşide edilen ihtarname de mevcut olup, bu yazılar sonrası davalı sözleşmenin sona erdiğine dair 14.01.2009 tarihli fesih ihtarnamesini keşide etmiştir. 6 aylık sürenin sona erdiği tarihten teminatın istenildiği ve bilahere sözleşmenin fesih edildiği tarihe kadar dosya kapsamından da taraflar arasında ticari ilişki olmadığı ve davacı tarafından da sipariş verilmediği anlaşılmakta olup açıklanan nedenlerle haksız fesih şartlarının gerçekleşmeyip davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğunun ’’Davalı bu sözleşmeyi 14.01.2009 tarihinde feshettiğine göre davacının kar mahrumiyeti 14.01.2009-20.04.2009 tarihleri arasındaki süre için ve davacının kendi ticari defterleri nazara alınarak ortalama faaliyeti ve kar’ına göre kıyaslanarak hesaplanmalıdır.’’şeklinde görüşüne muhalifim. 07.07.2020




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi