
Esas No: 2019/1390
Karar No: 2020/356
Karar Tarihi: 14.01.2020
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/1390 Esas 2020/356 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl davada temliken tescil, birleştirilen davada elatmanın önlenmesi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 20.09.2018 gün ve 2016/692 Esas- 2018/5842 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde asıl davada davacılar vekili, birleştirilen davada davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece ilk olarak, davanın kabulü ile 102 ada 55 parsel sayılı taşınmazın C harfi ile işaretli kesiminin ifrazen davacılar adına tesciline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı ... vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 05.12.2013 tarihli, 2013/12425-15199 E.K. sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, temliken tescil şartları gerçekleştiğinden asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı ... vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 20.09.2018 tarihli, 2016/692 Esas, 2018/5842 Karar sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Asıl davada davacılar ve birleştirilen davada davalı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzi (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi Türk Medeni Kanununun 722, 723 ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzi (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır;
Türk Medeni Kanununun 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötü niyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
b) İkinci koşul ise yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır;
Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır. Bazı Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere, inşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açar.
c) Üçüncü koşul, yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de, büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
Değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanlarından, davalı ...’ya ait 102 ada 55 parsel sayılı taşınmazın kadastrodan önce ortak murisleri ...’ya ait olduğu ve kadastrodan önce temliken tescile karar verilen kesimdeki yapının onun sağlığında ve muvafakatı ile birlikte yapıldığı, davacıların ileride kendilerine devredileceği inancı ile hareket ettikleri ve sübjektif iyiniyet koşulunun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece tescile karar verilen kesimin ana taşınmazdan ifraz edilmesinin mümkün olup olmadığı yeterince araştırılmamıştır. O halde mahkemece yapılması gereken iş, fen bilirkişisinin ifraz krokisi ve raporunun müzekkereye eklenerek A harfi ile gösterilen 291.73 m2 miktarındaki kısmın 102 ada 55 parsel sayılı taşınmazdan bölünerek ifrazının mümkün olup olmayacağının İl İdare Kuruluna sorulması ve ifrazın mümkün olduğunun anlaşılması halinde İl İdare Kurulundan onay alınmasıdır.
Kabule göre de; ana taşınmazdan ifraz edilen ve (A) harfi ile gösterilen yerin müstakil bir parsel olarak davacılar adına tesciline karar verilirken kalan kısımla ilgili herhangi bir hüküm kurulmaması da doğru değildir.
Mahkemece açıklanan nedenlerle eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekir.
Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle bozulması gerekirken maddi hata nedeniyle bozma ilamında “… Mülkiyet sahibi taşınmazından yararlanılması için izin vermiş olsa da bu rızasını her zaman kaldırabilir. Verilen izin kaldırılırsa malzeme sahibinin iyiniyeti de ortadan kalkar. Kısaca, davacılar mülkiyeti bir başkasına ait dava konusu taşınmazda inşaat yapmakta verilen izin kaldırıldığından iyiniyetli kabul edilemez. Bu durumda asıl davada temliken tescil isteğinin reddine, birleştirilen davada elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken …” denildiği bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından asıl davada davacılar ve birleştirilen davada davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 20.09.2018 tarihli, 2016/692 Esas, 2018/5842 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına ve hükmün belirtilen gerekçe ile bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl davada davacılar ve birleştirilen davada davalı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle Dairemizin 20.09.2018 tarihli, 2016/692 Esas, 2018/5842 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 14.01.2020 tarihinde oyçokuğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dairemizin 20.09.2018 tarihli ilamda yazılı gerekçe; Dairemizin yerleşik içtihatlarına uygun olduğundan sayın çoğunluğun karar düzeltme talebinin kabulüne dair kararına iştirak edemiyoruz.