1. Hukuk Dairesi 2015/13849 E. , 2015/12164 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KAZAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2013
NUMARASI : 2011/16-2013/380
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma isteği değerden reddedilip dosya incelendi, Tetkik Hakimi Ö. K. ’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakan N.. Ö.."nün malik olduğu 2038 ada 18 parsel (eski 2038 ada 7 parsel) sayılı taşınmazı arsa vasfında iken eşi Esma, oğlu Yüksel ve gelini Nuriye’ye devrettiğini, devir sonrası taşınmaz üzerinde kat mülkiyetinin kurulduğunu, 2 ve 4 numaralı bağımsız bölümlerin davalı gelini Nuriye adına tescil edildiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapuların iptali ile miras payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazların 24/06/1999 tarihli protokolde belirlenen şartlar doğrultusunda bedeli ödenerek satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 2038 ada 18 parsel (eski 2038 ada 7 parsel) sayılı taşınmaz mirasbırakan Niyazi adına kayıtlı iken, 25/06/1999 tarihinde, 50/478 payını eşi Esme’ye, 245/478 payını gelini davalı Nuriye’ye, 183/478 payını dava dışı oğlu Yüksel’e satış suretiyle temlik ettiği, taşınmaz üzerinde aynı tarihte kurulan kat irtifakı ile 1 numaralı bağımsız bölümün Esme, 2 ve 4 numaralı bağımsız bölümün davalı gelin Nuriye, 3 numaralı bağımsız bölümün Yüksel adına sicil kaydının oluştuğu, mirasbırakanın 04/02/2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları Alpaslan, Oğuzhan, Gülçiçek ile dava dışı kızı Gülşen ve oğlu davalının eşi Yüksel’i bıraktığı anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mahkeme red gerekçesini davalının kredi kullandığı ve ödeme gücü olduğu hususuna dayandırmış olup, yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki; dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın mirasbırakan tarafından yapıldığı ve kat irtifakı ile oluşan bölümlerden 1 nolu bölümün eş Esme’ye, 2 ve 4 nolu bölümlerin gelin Nuriye’ye, 3 nolu bölümün davalı Yüksel’e temlik edilmesinin makul ve açıklanabilir bir nedeni dosyaya yansımamıştır. Mirasbırakanın taşınmazı temlik etmesine rağmen bağımsız bölümlerden birinde oturmaya devam ettiği, diğer bağımsız bölümleri tanık Sevda’nın beyanına göre kiraya verdiği, ölünceye kadar tüm bağımsız bölümlerin tasarrufunun mirasbırakanda olduğu, davalı tarafından taşınmazları satın alındığı savunması ile birlikte ibraz edilen senedin de muvazaayı gizlemeye yönelik olarak mirasbırakanla davalı arasında görünür işlemi desteklemek için yapıldığı dolayısı ile temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.