22. Hukuk Dairesi 2015/14531 E. , 2017/26 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, yıllık izin, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini fazla mesai ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi, aylık ücret alacaklarının gecikmeli ödenmesi sebebi ile haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve ücret alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin devamsızlık nedeni ile haklı sebeple feshedildiğini, iddia ettiği saatler arasında fazla mesai yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
...-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Dosya içeriğine göre, davacı aylık net ....100,00 TL ücret ile çalıştığını belirterek dava açmıştır. Davalı taraf ise davacının asgari ücretle çalıştığını savunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, emsal ücret araştırması ve davalı tanıklarının anlatımları dikkate alınarak davacının iddia ettiği gibi net ....100,00 TL ücretle çalıştığı kabul edilmiştir. Ancak davacı asil bir başka çalışanın aynı işverene karşı açmış olduğu davada tanık olarak verdiği beyanında işyerinde aylık en son ....000,00 TL ücretle çalıştığını beyan etmiştir. Davacının bu talebi kendisini bağlayıcı nitelikte olup aylık net ....000,00 TL ücretle çalıştığı kabul edilerek tazminat ve alacaklar bu kabul doğrultusunda yeniden hesaplanmalıdır.
3-Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık işçilik alacaklarının zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def"inin değerlendirilmesi gerekip gerekmediği konusundadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı sebeplerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Somut olayda, dava kısmi alacak davası olarak açılmıştır. Davalı vekili, davacının 13.02.2015 tarihli ıslah dilekçesine karşı kanuni süre içerisinde zamanaşımı def"inde bulunmuştur. Bu durumda, davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def"i değelendirilerek belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.