22. Hukuk Dairesi 2015/14545 E. , 2017/18 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin ücretlerinin çalıştığı süre boyunca düzenli ödenmediğini, Sosyal Güvenlik Kurumu ve diğer resmi kurumlara gerçekte aldığı ücretten farklı bildirimde bulunulduğu, Milli Eğitim Bakanlığında ve diğer resmi okullarda çalışan dengi öğretmenden daha az ücret ödendiğini, bu sebeple iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile Temmuz ve Ağustos ayları bakiye ücret alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının doktor olan eşinin Erzurum"a tayininin çıkması nedeni ile kendi isteği ile işten ayrıldığını, ücretlerinin eksiksiz olarak banka aracılığı ile ödendiğini, belirli süreli sözleşme ile çalışan davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık işçinin ödenmeyen ücretleri ve resmi kurumlara gerçek ücreti üzerinden bildirimde bulunulmaması sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedilip feshedilmediği konusudur.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanunu"nun 32. maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanunu"nun 14. maddesinin aksine, 4857 sayılı Kanun"da ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir. Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. Mülga 1475 sayılı Kanun döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 81. maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 4857 sayılı İş Kanunu"nda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edilebilmesi için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir.
4857 sayılı Kanun"un 24. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır. İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin mülga 1475 sayılı Kanun döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı Kanun döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır.
Davacı, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bu Kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmelikler kapsamında olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde bu mevzuat hükümlerinin nazara alınması gereklidir.
5580 sayılı Kanun’un 9. maddesinde, özlük haklarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olup, maddenin ikinci fıkrasında, “Okullarda yöneticilik ve eğitim-öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre (emekliler hariç) dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarlarından az ücret verilemez”; aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise “Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler, bütçe kanunlarıyla resmi okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak okul öğretmenlerine ve personeline de ödenir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelerden gelir vergisi kesilmez.” denilmiştir.
5580 sayılı Kanun’un, belirtilen 9. maddesinin ikinci fıkrası, 14.03.3014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan, 01.03.2014 tarihli ve 6528 sayılı Kanun’un 14. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır. 5580 sayılı Kanun’un 9/2. maddesi, 14.03.2014 tarihinde yürürlükten kaldırılmış ise de, davacının iş sözleşmesi 2011 tarihinde sona ermiş olup anılan düzenlemenin davacı bakımından uygulanma zorunluluğu bulunmaktadır.
Dosya içeriğine göre, davacı, 01.09.2006 tarihinden itibaren davalı işyerinde matematik öğretmeni olarak çalışmış olup Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından gönderilen belgelerden davacının, dengi olan matematik öğretmeninin resmi okulda alabileceği emsal ücretin davacının ücretinden fazla olduğu anlaşılmaktadır. Fesih tarihinde yürürlükte bulunan yukarıda açıklanan kanuni düzenleme gözetildiğinde açıklanan gerekçe ile iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı sebeple feshedildiğinin kabulü gerekmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bildirilen cevabi yazı ile matematik öğretmeni olarak çalışan bir öğretmenin 2011 yılında net 1.590,26 TL ücret alabileceğinin bildirildiği ancak taleple bağlılık kuralı gereği davacının net 1.500,00 TL ücret aldığının kabulü ile kıdem tazminatı, 2011 yılı Temmuz ve Ağustos ayları bakiye ücret alacaklarının hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.