Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili olan davacı ile davalının kardeş olup, murislerine ait dava konusu taşınmazı diğer hissedarlar ile birlikte 3. kişi alıcıya sattıklarını, ancak davalının davacının hissesine düşen satış bedelini aldığı halde davacıya ödemediğini, bu bedelin tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı savunmasında; davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki tüm miras hisselerini önceden satın aldığını, ancak bu hisseleri kendisi de 3. şahısa satacağı için, iki kere tapu masrafının olmaması için tapuda hisseleri devralmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Medeni Kanunun 6.maddesi gereğince; "kural olarak herkes iddasını ispat etmekle yükümlüdür." Buna göre bir olgudan kendi yararına hakların var olduğunu ileri süren taraf, o olguyu kanıtlamakla yükümlüdür. O halde, iddiasını kanıtlamak, öncelikle davacıya aittir. Ancak, davacının sunduğu delillerle iddia net biçimde kanıtlanamıyorsa, hakim kanıt yükü kendisine düşen davacıya başkaca kanıtı olup olmadığını sorabilir ve varsa delillerinin sunulmasını isteyebilir. Somut olayda; yargılama sırasında dinlenilen davacı tanıkları, davacının lehine beyanda bulunmuşlarsa da, bu tanık beyanları yeterince doyurucu olmayıp, davacının iddiasını ispat etmekten uzaktır. Öyle ise mahkemece; bu ilke ve esaslar gözetilerek, ispat yükünün, dilekçesinde "yemin" deliline de dayandığı anlaşılan davacıda olduğu kabul edilip, davacıya, davalı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.