4. Hukuk Dairesi 2012/6559 E. , 2013/2164 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 08/12/2010 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/11/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kişilik hakkına saldırı nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, kararı davalı temyiz etmiştir.
Davacı, iktidar partisi milletvekili olduğunu, üyesi bulunduğu partinin Anayasa değişikliği önerisini meclise sunduğunu, teklifin yasalaşma sürecinde ve sonraki "halk oylaması" aşamasında halkı "evet" oyu kullanmaya davet eden çalışmalar yaptığını halk oylamasında "evet" oyunun daha fazla çıkması nedeniyle bu halk oylamasından sonra, .... Başkanı olan davalının 18/09/2010 tarihinde ...."da düzenlenen "Türkiye Nereye Gidiyor" konulu panelde ve buradaki konuşmaların tartışıldığı 20/09/2010 tarihli ..... adlı televizyonda yayınlanan "Söz Sende" adlı programdaki konuşmaları ile kendisi gibi "evet" oyu kullanan kesimi gaflet, delalet, hıyanet ve cahillikle itham ettiğini ve kişilik hakkına saldırıldığını belirterek manevi tazminat istemiştir.
Davalı taraf, sözlerin davacıya yönelik olmadığını, davacının "evet" oyu kullanıp kullanmadığını bilmesinin gerekmediğini, bu nedenle sözlerin davacıya yönelik olmadığını, tahkir amaçlı olmayan sözlerin, bilinçli olarak oy verenler dışında kalan kimselere yönelik olarak kullanıldığını, oyunu bilinçsiz olarak kullananların hatasının vurgulandığını, kaldı ki, siyasi kişilerin eleştiri sınırının geniş olduğunu, sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını, sözlerin hakaretle ilgisi olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, davacının mensubu olduğu siyasi partinin Anayasa değişikliği teklifini meclise sunması, yasalaşma sürecinde halkı "evet" oyu kullanmaya davet eden kampanyalar yürütmesi, açık hava toplantıları, radyo ve televizyon konuşmaları yapmaları bu itibarla davacının da "evet" oyu kullanacağının aşikar olması nedeniyle matufiyet unsurunun bulunduğunu kabul ederek, davalı tarafından söylenen "Gaflet, delalet, hıyanet içinde olmak ve cehalet" sözlerinin eleştiri sınırlarını aşıp davacıyı aşağılayan, kişilik hakkını zedeleyen, halkın gözünde küçük düşmesini sağlayan sözler şeklinde olduğundan davayı kısmen kabul etmiştir.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Kişide oluşan manevi zararın giderilmesi bakımından hakimin olayın özelliklerine, fail ve mağdurun durumlarına, kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin niteliğine göre manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesine veya Borçlar Kanunu 49/3. maddesi gereğince tazminat yerine diğer bir tazmin yoluna başvurması mümkündür. Bahsedilen madde gereği diğer tazmin yöntemleri konusunda örnekseme yapılarak haksız saldırının kınanması ve kınama kararıyla birlikte bu kararın basın yoluyla ilan edilmesi yöntemlerine değinilmişse de bu yöntemler sınırlı olmayıp hakimin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda, özür beyanı, isnadın geri alınması vb. bir tazmin şeklinin benimsenmesi de düşünülebilir. (4. HD. 14/11/1996, 8472/11191). Somut olayda, tarafların sıfatı, sarfedilen sözlerin niteliği, sözlerin söylendiği ortam, hedef alınan kitle ve potansiyel etkisi ile sözlerde davacı tarafın tek olarak hedef alınmayıp bir topluluğun içinde yer aldığı hususları dikkate alındığında tazminat yaptırımı yerine BK.49/3. maddesinde bahsedilen diğer yaptırımlardan olan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken tazminat yaptırımına başvurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 12/02/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY YAZISI
Dava, davalının 18 Eylül 2010 tarihinde.... Şubesi tarafından düzenlenen “Türkiye Nereye Gidiyor” konulu panelde ve 20 Eylül 2010 tarihinde ..... Televizyonunda yayınlanan “Söz Sende” programında yaptığı konuşmalarla davacının kişilik hakkına saldırıda bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu beyanların geçtiği panelde ve yayında davalı, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halk oyuna sunulması sonucundaki “evet” ve “hayır” oylarının değerlendirilmesi bağlamında bazı sözler sarf etmiş ve nitelendirmelerde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi manevi tazminat talebini kısmen kabul etmiştir. Dairemizin sayın çoğunluğunca, tazminat yaptırımı yerine Borçlar Kanunu"nun 49/3. maddesinde sözü edilen diğer yaptırımlardan tecavüzün kınanmasına dair kararla yetinilmesi gerekirken tazminat yaptırımı yoluna gidilmesi usul ve yasaya aykırı bulunarak yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Bilindiği üzere; Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 67/2 maddesi uyarınca seçimler ve halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Panelde ve TV programında davacının yanı sıra herhangi bir parti yöneticisi ya da milletvekilinin isminin geçmediği nazara alındığında salt “evet” oyu kullanılması için kampanyalar düzenleyen partinin milletvekili olmak matufiyet unsurunun gerçekleşmesi için yeterli değildir. Kaldı ki kimin “evet” kimin “hayır” oyu kullandığının “gizli oy” ilkesi nedeniyle belirlenmesi de mümkün değildir.
Bu itibarla; matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden davanın reddedilmesi görüş ve kanaatinde olmamız nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararının bu yönden bozulması gerektiğini düşündüğümüzden, Dairemiz değerli çoğunluğunun farklı sebebe dayalı bozma kararına katılmıyoruz 12/02/2013
(M) (M)