Ceza Genel Kurulu 2017/87 E. , 2017/352 K.
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Nitelikli yağma suçundan sanık ..."ün TCK"nun 149/1-h, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.11.2008 gün ve 222-183 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.01.2014 gün ve 15782-855 sayı ile;
"Oluş ve dosya kapsamına göre, aşamalarda alınan beyanlarında suçlamayı kabul etmeyen sanığın söz konusu suçu işlediğine dair hükümlülüğüne yeterli, kesin, inandırıcı ve kuşkudan uzak, hukuka uygun kanıt bulunamadığı gözetilmeden, beraati yerine, mahkûmiyetine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 08.05.2014 gün ve 42-128 sayı ile;
"Yargıtay bozma kararı dosyaya ve delillere uygun bulunmamıştır. Mahkememizin kabulüne göre sanığın 17.09.2007 günü saat 02:30 sıralarında, ki toptancı sebze meyve hallerinde o saatler çalışma saati olup, 7 numaralı işyerinin önünde yalnız beklemekte olan şikâyetçi ..."ın yanına yaklaşarak "sen benim el arabamı ezdin, bana 100 Lira vereceksin" diyerek para istediği, şikâyetçinin "ben hiçbir yere çarpmadım, çarptıysam el arabasını getir göreyim" dediği, bunun üzerine sanığın "getirmiyorum, bana 100 Lira vereceksin, vermezsen başın belaya girer, arabalarını yarın burada göremezsin, nereye şikâyet edersen et" dediği, şikâyetçinin "ben yine de sana para vermem" demesi üzerine sanığın şikâyetçiye karşı "sana pahalıya mal olur" diyerek karşı çıktığı ve sanığın bu tavrından kendisine veya malına zarar geleceğinden korkan şikâyetçinin sanığa 100 Lira verdiği ve sanığın parayı alıp oradan uzaklaştığı, aradan bir hafta geçtikten sonra sanığın Veysel Yılmaz"ın aynı yer 2 numaralı işyerine giderek "bana borç para ver" deyip para istediği ve şikâyetçi Veysel"in "ben çalışan işçiyim, benim param falan yok" demesi üzerine, sanığın "bana parayı vereceksin, vermezsen almasını bilirim" şeklinde tehdit içeren sözlerle tekrar para istediği, etrafta çalışanların bulunması sebebiyle şikâyetçinin sanığı ciddiye almayıp arkasını dönüp gittiği ve Veysel Yılmaz"ın bu olayı işyeri sahibi ..."a bildirdiği, işyeri sahibinin de bu durumu polis merkezine ihbar ettiği ve sanığın üzerinde sustalı bıçak olduğu halde yakalandıktan sonra Veysel Yılmaz"ın işyerine tesadüfen gelen şikâyetçi ..."ın sanık ..."ün polis memurları tarafından yakalandığını gördüğünde sanığın kendisinden 17.09.2007 günü saat 02:30 sıralarında 100 Lira alan kişi olduğunu görüp teşhis ettiği ve şikâyetçi olduğu, açılan kamu davası sonucunda Veysel Yılmaz ile ilgili eylemle ilgili olarak elde edilen delillerin lehe değerlendirilmesi sonucu beraatine karar verildiği, ..."a karşı eyleminden dolayı da hükümlülüğüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkememizin kanaatine göre şikâyetçi ... samimi anlatımda bulunmuştur. Gerçekten olaydan sonra 100 Lirayı maruz kaldığı cebir ve tehdit karşısında sanığa veren şikâyetçinin Veysel Yılmaz"a karşı olan eylemi tesadüfen görmesi üzerine şikâyetçi olmasında samimiyet bulunmaktadır ve şikâyetçi bu samimi iddiasını mahkememizdeki 24.01.2008 tarihli oturumda tekrar etmiş ve olaydan sonra sanığın akrabalarının kendisine gelmeleri üzerine şikâyetinden vazgeçtiğini bildirmiştir. Şikâyetçinin sanığa iftira etmesi için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Her olay elde edilen delillere ve gelişimine göre mahkemece takdir edilir. Yağma ve benzer suçlarda ekseriyetle olayların tanığı bulunmadığı bir gerçek olup iddianın samimiyet derecesi ve duruşma sonucu elde edilen vicdani kanaate göre hüküm kurulmaktadır. Yargıtay 6. Ceza Dairesince mahkememizin kamu davasına konu bu kararı "oluş ve dosya kapsamına göre, aşamalarda alınan beyanlarda suçlamayı kabul etmeyen sanığın söz konusu suçu işlediğine dair hükümlülüğüne yeterli, kesin, inandırıcı ve kuşkudan uzak hukuka uygun kanıt bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuştur. Olayın gerçekleşmediğine ve beraat kararı verilmesine ilişkin dayanaklar Yargıtay ilamında gösterilememiştir. Her kamu davası diğerinden bağımsız olup deliller o olaya münhasır olmak üzere takdir edilmesi gerekir ise de; bu hükmün bozulmasına ilişkin gerekçe doğru kabul edildiğinde Yargıtay 6. Ceza Dairesinin bugüne kadar yağma suçlarına ilişkin uygulamasına aykırı bir durum oluşacaktır. Mahkememizce duruşma sonu edinilen vicdani kanaate göre sanığın atılı suçu işlediği sonucuna ulaşılmıştır." gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.06.2015 gün ve 227890 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 602-836 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 06.02.2017 gün ve 27-227 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında mağdur Veysel Yılmaz"a yönelik nitelikli yağma suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında mağdur ..."a yönelik nitelikli yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı nitelikli yağma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur ..."ın da iş yerinin bulunduğu İçerenköy meyve sebze halinde ..."a ait dükkânda çalışan Veysel Yılmaz"ın, 24.09.2007 tarihinde gece vakti iş yerinde olduğu esnada bir şahsın yanına gelip kendisini tehdit ederek para istediğine dair ..."a telefonla bilgi vermesi üzerine iş yeri sahibinin kolluğa ihbarda bulunduğu,
24.09.2007 tarihli yakalama tutanağında; devriye görevi yapmakta olan kolluk görevlilerine, bir şahsın İçerenköy sebze meyve halindeki esnaftan zorla para aldığının bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, burada Mehmet Yılmaz adlı bir kişinin görevlilere sanığı gösterip, bu kişinin kendisini tehdit ettiğini söylemesi üzerine sanığın yakalandığı ve yapılan üst aramasında bir adet sustalı bıçak ele geçirildiği bilgilerine yer verildiği,
Aynı gün mağdur ..."ın da, 17.09.2007 tarihinde sanık tarafından kendisine yönelik işlendiğini iddia ettiği başka bir eylemle ilgili olarak kolluğa müracaat ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur ... kollukta; İçerenköy meyve sebze halinde seyyar olarak toptan sebze alıp sattığını, 17.09.2007 günü saat 02.30 sıralarında dükkânın önünde aracını park ettiği sırada, karakolda isminin ... olduğunu öğrendiği sanığın yanına gelerek "sen benim el arabama çarptın, ezdin, bana 100 Lira vereceksin" dediğini, sanığa "ben hiç bir yere çarpmadım, çarptıysam el arabasını getir göreyim" diye karşılık verdiğini, sanığın da "getirmiyorum, bana 100 Lirayı vereceksin, vermezsen başın belaya girer, arabalarını yarın sabah burada göremezsin, nereye şikâyet edersen et" dediğini, kendisinin yine de para vermeyeceğini söylemesi üzerine sanığın "sana pahalıya mal olur" dediğini, sanığın konuşma ve hareketlerinden, parayı vermemesi halinde kendisini dövebileceğini anladığı için korkudan 100 Lira verdiğini, bu olaydan dolayı da o tarihte herhangi bir yere şikâyette bulunmadığını, sanığın yakalandığı 24.09.2007 günü aynı halde bulunan amcasının oğlu ..."ın dükkânına gittiğinde, burada çalışan Veysel Yılmaz"dan da bir şahsın tehditle para istediğini ve Veysel"in bu kişiyi görevlilere yakalattığını duyunca, polislerin yanına gidip baktığında, bu kişinin önceden kendisinden para alan kişi olduğunu görmesi üzerine karakola gelip şikâyette bulunduğunu,
Savcılıkta da tekrar ettiği kolluk ifadesine ek olarak; olay gecesi sanığın gelmesinden önce şoförlerini sahur yemeği için lokantaya gönderdiğini ve olay anında yanında kimsenin olmadığını,
Kovuşturma evresinde; önceki ifadelerinin doğru olduğunu beyan ederek, zararının karşılanmadığını, olaydan sonra sanığın akrabalarıyla görüştüğünü ve şikâyetinden vazgeçtiğini, sanığa verdiği 100 Liranın da iadesini talep etmediğini,
Mağdurun bozmadan sonra 04.04.2014 tarihinde mahkemeye sunduğu dilekçesinde ise; olay gecesi sanığın yanına gelip "sen benim el arabamı ezdin, onun bedelini ödeyeceksin" dediğini, sanığa "arabanı getir göreyim" deyince sanığın "şu an getiremem" diye söylediğini, bunun üzerine sanığa "ne zaman arabanı getirirsen o zaman paranı veririm" dediğini, sanığın da "o zaman size teslim ettiğim kasaların rehin bedeli olan 100 Lirayı ver" diye söylediğini, sanıktan kaç kasa aldığını bilmediği için "şimdi veremem" dediğini, sanığın da "bak bu hakkımı da vermezsen başın belaya girer, arabalarını yarın burada göremezsin" dediğini, yine de sanığa para vermeyeceğini söylediğinde sanığın "bak bu ikimize pahalıya mâl olur" şeklinde karşılık vermesi üzerine, boş kasa sayısında 5-10 adet fark etse bile bunun az bir bedele tekabül edeceğini, dolayısıyla işi büyütmeye değmeyeceğini düşünüp sanığın istediği 100 Lirayı verdiğini, olaydan bir süre sonra da akrabası olan Veysel ile sanığın aralarında ihtilaf çıktığını duyunca, polise sanığın kendisinden de para aldığını söyleyip şikâyette bulunduğunu, ancak aradan zaman geçince sanığın ceza alabileceğini çevreden duyup vicdanen rahatsız olduğunu, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
Beyan etmiş,
Tanık ... kovuşturma evresinde; mağdur ..."ın kuzeni olduğunu, aynı hal içerisinde farklı dükkânlar işlettiklerini ve sanığın mağdurdan para isteyip istemediğini bilmediğini söylemiş,
Sanık aşamalarda; mağduru tanımadığını, aralarında husumet de olmadığını, iddia edilen olayın yaşanmadığını ve mağduru tehdit ederek para almadığını savunmuştur.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın, 24.09.2007 tarihinde İçerenköy meyve sebze halinde çalışan bir kişiyi tehdit ederek zorla para almaya çalıştığına yönelik ihbar üzerine yakalandığı, aynı hal içerisinde dükkân işleten ve yakalanan sanığı tesadüfen gören mağdur ..."ın sanığın bir hafta önce kendisinden de tehdit yoluyla 100 Lira aldığını iddia etmesi üzerine soruşturmanın başlatıldığı olayda; mağdurun, sanığın 17.09.2007 tarihinde kendisinden tehditle para istediğini iddia etmesine rağmen sanığın başka bir yağma iddiası üzerine yakalandığı 24.09.2007 tarihine kadar herhangi bir müracaatta bulunmaması, bozma öncesi sanığın arabasına çarptığını söyleyip tehdit ederek para istediğini beyan etmesine karşın, bozma sonrası sanığın kendisine teslim ettiğini belirttiği boş kasaların rehin bedeli olarak parayı istediğini ifade etmesi, sanığın ise aşamalarda istikrarlı şekilde mağduru tanımadığını ve para istemediğini savunması karşısında; herhangi bir delille desteklenmeyen ve aşamalarda değişen mağdur anlatımlarına itibar edilerek atılı nitelikli yağma suçu işlediğine ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraati yerine mâhkumiyetine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 08.05.2014 gün ve 42-128 sayılı direnme hükmünün, sanığın nitelikli yağma suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.