Esas No: 2017/1897
Karar No: 2017/5378
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme - Görevi yaptırmamak için direnme - 2911 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/1897 Esas 2017/5378 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, Görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : 1)TCK’nın 220/6 maddesi delaleti ile 314/2, 220/6, 53/1, 58/9 ve 3713 sayılı Kanunun 5 maddeleri gereğince mahkumiyet
2)TCK’nın 265/1-3, 53/1, 58/9, 62/1, 3713 sayılı Kanunun 5 ve CMK’nın 231/5 maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılması
3)2911 sayılı Kanunun 32/1, 62/1, 53/1, 58/9, CMK’nın 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması
4)2911 sayılı Kanunun 33/1, 62/1, 53/1, 58/9, CMK’nın 231. maddeleri uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında tayin olunan cezanın süresi itibariyle yasal şartları oluşmadığından, sanığın duruşma isteminin CMK"nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
I-Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 33/1 maddelerine aykırılık suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
CMK"nın 231/5. maddesi gereğince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar aynı Kanunun 231/12. maddesi gereğince itiraza tabi olup temyizi mümkün bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına, gereğinin itiraz merciince yerine getirilmesine, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
II-Sanık hakkında silahlı terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
1) Oluş ve dosya kapsamına göre; BDP il ve ilçe teşkilatları tarafından cezaevlerinde yürütülen açlık grevlerine destek amacıyla cezaevi önünde basın açıklaması yapılmasına karar verilmesi üzerine; aynı partinin ilçe yönetiminde yedek üye olduğunu beyan eden sanığın da bulunduğu grubun yolu trafiğe kapattığı, güvenlik önlemi alınıp uyarılar yapıldıktan sonra gösterici grubun zor kullanılarak dağıtıldığı, dosya içerisinde bulunan olay ve görüntü inceleme tutanağına göre sanığın da aralarında bulunduğu kişilerin güvenlik kuvvetlerine taşlı saldırıda bulunduğu ancak gösteri sırasında terör örgütü lehine sloganlar atılmadığı, sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 33/1 maddelerine aykırılık suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılan olayda, bahsi geçen açlık grevlerine terör örgütü PKK/KCK tarafından yapılan destek çağrıları ile olay arasında geçen süre, toplantının BDP teşkilatları tarafından düzenlenmesi ve sanığın BDP tarafından organize edilen yürüyüşe destek olmak amacıyla katıldığına yönelik savunması dikkate alındığında örgüt adına suç işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden oluşa uymayan ve yetersiz gerekçelerle mahkumiyet kararı verilmesi,
2)Kabul ve uygulamaya göre de;
a)Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan temel ceza tayin edilirken uygulama maddesinin, "TCK"nın 314/3 ve 220/6 maddeleri delaletiyle 314/2 maddesi" yerine "220/6 maddesi yollamasıyla 314/2" olarak gösterilmesi,
b)Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle iptal kararının gözetilmesi lüzumu,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 16.11.2017 tarihinde üye ..."ın muhalefeti ve oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Sayın çoğunluğun sanığın örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği hususunda yeterli delil olmadığından sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün bozulmasına yönelik bozma nedenine katılmak mümkün olmamıştır; zira, TCK"nın 220/6 maddesi örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeyi düzenlemekte olup örgüt hiyerarşisine dahil olmayan kişilerin örgüt adına suç işlemeleri durumunda örgüte üye olmak suçundan cezalandırılacağı belirtilmektedir. Yargıtayın silahlı terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan"ın yakalanmasını müteakip örgüt mensubu olmayan kişilerin örgüt adına işledikleri suçlar nedeniyle 1999 yılından başlayan bu güne kadar devam eden istiktarlı uygulamalarında örgüt mensubu olduğu belirlenemeyen kişilerin örgüt adına suç işlemeleri halinde örgüt mensubu olarak cezalandırılmasına ilişkin yerleşik içtihatları bulunmaktadır. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 21.02.2007 gün ve 2006/8821 E. 2007/1380 K. yine aynı dairenin 10.04.2013 gün ve 2011/12287 E. 2013/5518 K.sayılı ilamları ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.03.2007/9-282, 2008/44-231041 sayılı kararları bu kapsamda sayılabilecek karardandır.
Buna göre örgüt hiyerarşisinde yer aldığı tespit edilemeyen faillerin örgüt adına suç işlemeleri durumunda suçun oluşumu için; eylemin işlenmesi öncesinde silahlı terör örgütü tarafından yapılmış örgütsel bir eylem çağrısının bulunması, eylemin nitelik ve şekli itibariyla bu çağrıya uygun olması Yargıtay içtihatlarında varlığı aranan koşullardan olup örgüt adına suç işlemeye gidilemeyecek olan 3713 sayılı Kanunun 7/4 maddesi ve 2911 sayılı Kanunun 34/A maddesinde yazılı suçlar dışında örgüt adına işlendiği belirlenen ve suç teşkil eden tüm eylemler nedeniyle örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunun oluşacağı açıktır.
Bu kapsamda;
Dosya arasında bulunan PKK silahlı terör örgütüne müzahir "http://www.firatnews.com" internet sitesinin 22 Ekim 2012 tarihinde yayınlanan “Karayılan: Açlık grevleri daha büyük tutumla sahiplenilmeli” başlıklı yazıda: "KCK Yürütme Konseyi sözde Başkanı Murat Karayılan ANF sitesinde yaptığı açıklamada; “..., Dönem çok tarihsel, olağanüstü bir dönemdir. Bu dönemde herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Kürt sorununda çözüm için herkesin fedakârlık yapması gerekmektedir. Bugün cezaevlerindeki öncü kadrolar ve siyasetçiler hayatları pahasına bir sorumlu tutumu ortaya koymuşlardır. Bu sorumlu tutum etrafında birleşmek, kenetlenmek ve toplumsal eylem gücünü ortaya koymak Kürt sorununda çözümü getirebilecektir. Dolayısıyla halkımızın sadece bazı basın açıklamalarıyla ya da bazı kısa süreli yürüyüşlerle sahip çıkma biçimindeki tutumu bu saatten sonra yeterli değildir. Daha güçlü eylemselliklerle Türkiye ve dünya kamuoyunun gündemine taşımak, böylece şahadetlerin önüne geçmek zorunlu hale gelmiş bulunmaktadır. Hem Kürdistan’daki değerli yurtsever halkımız ile demokratik kurum ve kuruluşlar, hem de yurtdışındaki Kürdistanlılar çok değerli amaçlar için hayatlarını
ortaya koyan bu değerli evlatlarına güçlüce sahip çıkabilmelidir. Böylece şahadetler yaşanmadan adımların atılmasını sağlayarak barış ve demokratik çözüm sürecinin önünü açmak üzere herkes sorumluluklarına daha fazla sahip çıkmalıdır. Bugün yapılması gereken budur. Yani daha fazla sahiplenme, güçlüce bir toplumsal tutum ortaya koyma temelinde hem şahadetlerin önüne geçme, hem de kalıcı barış ve çözüm sürecinin gelişmesini sağlamaya dönük gereken fedakârlığı yapma dönemi gelmiş bulunmaktadır.”
Yine 22 Ekim 2012 tarihinde www.pkkonline.com internet sitesinde yayınlanan; Zindanlar “Tahrir Meydanı”nı Başlatmıştır; Şimdi Kesintisiz İsyan Zamanıdır! Başlıklı yazı içeriğinde; “... Serhıldanın adı artık kesintisiz özgürlük eylemidir. Kesintisiz serhıldan, devletle olan okul, vergi, askerlik gibi bağların koparılmasından, tüm meşruiyetini kaybetmiş olan devlet kurumlarının işlevsizleştirilmesine; onların işbirlikçilerini teşhir etmekten, AKP ve Fetullah cemaatinin asimilasyoncu, sömürgeci ve soykırımcı tüm parti, okul, dernek, vakıf, işyeri vb. kurumlaşmalarını isyan ateşiyle sarmaya; temsilcilerini taşlayıp Kürdistan’dan kovmaktan, sokakları terk etmemeye kadar birçok biçimin birlikte uygulanması şeklinde olur.
Tüm halk gücünün bir arada olması için her kentin özgürlük sokaklarında barikatlar kurulup nöbet tutulabilir. Çatışmalar göze alınabilir. Fakat bunu legal alana dayanarak değil halkın kitlesel gücüyle, dinmeyen öfkesiyle, gençliğin yakıcı ateşiyle, kadının örgütlü gücüyle yapmak gerekir.Açlık grevleri büyük isyan sürecini başlatmıştır, şimdi bu isyan bayrağını tüm halkın devralmasının zamanıdır. Önemli olan sonuç alınıncaya kadar eylem hattının radikal ve kitlesel tutulmasıdır. Bu katliamcı rejim karşısında eylemsiz geçen her günün daha fazla ölüm, daha fazla kanın akması anlamına geldiği bilinciyle HER DEM SERHILDAN!..."
www.pkkonline.com internet sitesinde 31 Ekim 2012 tarihinde yayınlanan: “Halkımıza Ve Kamuoyuna” başlıklı yazı içeriğinde; "... Kürdistan halkı, büyük bir fedakarlıkla ortaya koyduğu bu topyekun tutumla militan kadrolarının ve siyasetçilerinin geliştirdiği cezaevi direnişiyle bütünleştiğini, onların amaçlarının kendi amaçları olduğunu gösterdi; Önderliksiz ve statüsüz yaşamak istemediğini ortaya koydu. Ancak bu önemli adımın başarıya ulaşması ve 50. gününe ulaşmış olan açlık grevinde şahadetlerin önüne geçmesi için serhildanın değişik biçimlerde ve daha da güçlü bir tarzda devam etmesi gerekmektedir. ...." "... Bu değerli şehitlerimizin anılarını özgürlük mücadelemizi zafere taşıyarak yaşatacağımızın sözünü veriyoruz. Memet, Rojin ve Demhatların mücadele ve yaşam çizgisi bizler için her zaman ışık tutacak düzeyde parlak ve şeffaf bir çizgi olarak, mücadelemizi başarıya taşıyacak tek doğrultudur. Tüm Kürdistan gençliğini yaşamlarıyla örnek olmayı sergilemiş bu yiğit insanların çizgisinde birleşmeye ve mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz....”
www.firatnews.org internet sitesinin 31 Ekim 2012 tarihinde yayınlanan; “KCK: Topyekün direniş sürmeli” başlıklı yazı içeriğinde ise; “... Kürdistan halkının ve dostlarının başarı elde etmesi için tek yol daha fazla direnişin yükseltilmesi ve tüm
kürdistan halkının bu önemli süreçte sergilediği fedakarlığı sürdürmesini gerekli kılmıştır. Değerli yurtsever halkımız ve dostları şunu iyi bilmeli ki; gelinen bu kritik aşamada başarı, ancak serhildan hareketinin daha fazla yükseltilmesi ve sürdürülmesiyle mümkün olabilecektir ...”
Şeklinde yazı içeriği ile 22 Ekim 2012 tarihinde yapılan eylem çağrılarının 31 Ekim 2012 tarihinde aynı konuya ilişkin eylem çağrıları yenilenerek eylemlerin sürmesi ve devamı yönünde çağrılar yapıldığı anlaşılmaktadır.
Eylem çağrıları ve çağrıların yenilenmesinden 10 gün sonra dosya içerisinde bulunan olay tutanağından 11.11.2012 tarihinde saat 12 sularında BDP ilçe başkanları, BDP il yöneticileri BDP eski ilçe yöneticileri ve İHD Bitlis İl Başkanı ve yaklaşık 120 kişinin katılımı ile Bitlis İl Merkezinde Bitlis E Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü/tutuklu bulunan şahısların 16.10.2012 tarihinde terörist başı Abdullah Öcalan’a uygulanan sözde tecrit uygulaması ve askeri operasyonları protesto etmek amacıyla başlattıkları açlık grevlerine destek vermek amacıyla yolu araç ve yaya trafiğine kapatarak toplanmaları üzerine güvenlik güçlerince katılımcılara birden fazla kez yapılan eylemin usulsüz olduğunu, bu nedenle dağılmaları gerektiği şeklindeki uyarılara rağmen katılımcıların uyarıları dikkate almayarak "siyasi tutsakların talepleri bizim taleplerimizdir onurlu mücadelemizi selamlıyoruz" pankartı ile Bitlis E Tipi Kapalı ceza infaz kurumuna doğru yürüdükleri, Bitlis İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin müteaddit ihtarı sonrasında dağılmayan gruba müdahale etmeleri üzerine sanık ..."ın da içerisinde bulunduğu topluluğun taşlarla güvenlik güçlerine saldırdıkları, atılan taşlardan güvenlik güçlerine ait 1 adet Şortland ve 1 adet TOMA aracında maddi hasar meydana geldiği müdahaleden sonra dağılan grubun tutsaklar onurumuzdur ölümlere sessiz kalmayacağız biji berxwedane zindanan, imzalı dövizleri taşıyıp siyasi tutsaklar onurumuzdur tutsaklara özgürlük savaş değil barış istiyoruz talepleriniz taleplerimizdir sloganları attıkları tespit edilmiştir.
Olay görüntülerine ilşkin CD-DVD çözüm tutanağından sanığın olaylar sırasında olay esnasında güvenlik güçlerine taş atarak saldırdığına ilişkin görüntüler dosya içerisinde bulunmaktadır.
Sanık savunmasında BDP Ahlat ilçe yönetiminde yedek üye olduğunu partili arkadaşlarının talebi üzerine kalabalığa katıldığını görüntüdeki kişinin kendisi olduğunu ancak taş atmayıp polisin attığı gaz bombasını alarak kalabalığın dışına attığını fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu beyan etmiştir.
Sanığın yargılama sonun da örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkumiyetine görevi yaptırmamak için direnme ve 2911 sayılı Kanunun 32/1 ve 33/1 maddelerine aykırılık suçlarından ise mahkumiyet ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Olaylara ilişkin örgüt çağrısı ilk olarak 22 Ekim 2012 tarihinde örgüte müzahir internet sitelerinden fıratnews ve pkkonline.com da yayınlanmış olup doğrudan eylem çağrısında açlık grevlerinin devam ettiği ve demokratik kurum ve kuruluşların ve halkın kitlesel gücününde sonuç alınıncaya kadar eylemselliğin canlı tutulması ve her
gün eylem çağrısı yapıldığı bundan sonra 31 Ekim 2012 günlü nine fıratnews ve pkkonline.com sitelerinde yayınlanan yazılarda da cezaevlerindeki ölümlerin önüne geçilmesi için eylemlerin artırılması, direnişin yükseltilerek eylemlerin sürdürülmesi çağrısı yapıldığı eylem çağrılarının cezaevindeki Abdullah Öcalan"a destek için başlatılan yapılan açlık grevleri nedeniyle olup BDP öncülüğünde İHD mensuplarınında katılımıyla gerçekleştirildiği anlaşılan eylemin gerekçesi eylemin oluş biçimi ve niteliği değerlendirildiğinde eylem çağrısına uygun olarak siyasi parti ve İHD tarafından organize edildiği ve eylemin gerçekleniş biçimi ve eylemde güvenlik güçlerine taşlı saldırı olayları ve güvenlik güçlerinin araçlarının atılan taşlardan zarar görmesi; eylem çağrısının yapıldığı tarih ile eylem çağrısının yenilendiği tarih ile olay tarihi arasındaki geçen süre de 10 gün gibi uzun sayılamayacak bir süre ve açlık grevi eylemlerinin de suç tarihinde devam ettiği de nazara alındığında eylemin örgüt adına gerçekleştirildiğinde şüphe bulunmamaktadır. Yine eyleme ilişkin örgüt çağrısı yapıldıktan sonra legal kuruluşların aynı yönde eylem çağrısı yapmasının eylemin nitelik ve oluş biçimi nazara alındığında eylemin örgütün çağrısı doğrultusunda yapılmış olduğu gerçeğini değiştirmeyeceği gibi eylemi legalleştirmeside mümkün bulunmamaktadır. Olay tutanağında her ne kadar örgütün propagandası niteliğinde sloganlar atılmamış ise de, olay esnasında atılan sloganlar ve taşınan dövizlerin örgütün eylem çağrısına uygun örgüt jargonunda yer alan sloganlardan olduğu hususunda da kuşku bulunmamaktadır.
Yerleşik Yargıtay karar ve teamüllerine uygun bulmadığım bozma kararı nedeniyle sayın çoğunluğun suçun örgüt adına işlendiği hususunda yeterli delil bulunmadığından bozulmasına ilişkin 1 nolu bozma düşüncesine iştirak etmiyorum.