Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/4709
Karar No: 2017/4440

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/4709 Esas 2017/4440 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/4709 E.  ,  2017/4440 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :İş Mahkemesi

    Davacı, Kurumca düzenlenen ödeme emirlerinin iptaline  karar verilmesini istemiştir.
    Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin  kabulüne karar vermiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
    Uyuşmazlık, söz konusu aylara ait borçların 6183 sayılı Yasa"nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
    Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
    Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp istenmesini, önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
    İşte bundan dolayı, yasalarda öngörülen zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlayabilmesi için öncelikle talep konusu hakkın istenebilir bir konuma, duruma gelmesi gerekmektedir. Yasalarda hakkın istenebilir konumuna, diğer bir anlatımla yerine getirilmesinin gerektiği güne, ödeme günü denmektedir. Bir hak, var olsa bile, o hakkın istenmesi için gerekli koşullar gerçekleşmedikçe istenemez.
    Bilindiği gibi zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımına ilişkin 102. madde ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yılbaşıdır. 5198  sayılı Kanun"un 11. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 5.fıkrasına göre, 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin prim alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu değişiklik, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihinden sonra tahakkuk edecek prim borçlarına uygulanabilecektir.
    6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. 25.12.2003 tarih 5035 sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen 103. maddenin 1. fıkrasının 11. bendinde; "Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması. " da zamanaşımını kesen bir sebep olarak sayılmış, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması, borç yapılandırılması da zamanaşımını kesen haller içinde yer almaktadır.
    Borçlar Kanununun 139. maddesi zamanaşımından feragati düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defi geri almasıyla da mümkündür.
    Eldeki davada, 2013/112618 sayılı ve 112620 sayılı ödeme emirlerinin prim ve işsizlik borçlarını konu edindiği, takiplere göre en eski tarihli borç döneminin 2001/8. ay; en yeni tarihli borç döneminin 2002/05. ay dönemine ilişkin prim ve işsizlik borçlarından dolayı davacı adına düzenlenmiş olup borcun davacıdan tahsili için davalı Kurum tarafından takibe geçildiği, lakin davacı tarafından 21.10.2008 tarihinde 5510 Sayılı Yasa ve 23.05.2011 tarihinde 6111 sayılı Yasa kapsamında borçlarının yapılandırılması talebinde bulunulduğu ve Kurum tarafından talebin kabul edilerek borçların yapılandırıldığı, ödeme emirlerine konu olan borçların da her iki yapılandırma kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
    Somut olayda,  her ne kadar Mahkemece zamanaşımı hukuksal nedenine bağlı olarak ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiş ise de, davacı tarafından herhangi bir ihtirazî kayıt konulmadan yapılandırma müracaatında bulunulduğu anlaşılmakla, zamanaşımının borcu söndüren bir nitelikte bir savunma olmadığı, davacıya sadece ödemezlik def"i imkânı sağlayan hukukî müessese olduğu gözetildiğinde zamanaşımına uğramış bir borçla ilgili olarak yapılandırma talebinde bulunulmuş ise, davacı ile kurum arasındaki yapılandırma hükümleri çerçevesinde tebliğ ve kabul edilen yapılandırmaya konu borç miktarı kadar, borcun her iki taraf bakımından yenilenmesi nedeniyle, yenilenen miktar kadar olan borç tutarından davacının zamanaşımı def’inden feragat ettiği ve bu aşamadan sonra artık  zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı ödemezlik def"i ileri sürme imkânından yararlanma olanağının bulunmadığı hususu dikkate alınmaksızın hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye ...’ın muhalefetine karşı, Başkan ... ile Üyeler ..., ... ve ...’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 23.05.2017 gününde karar verildi.

    -KARŞI OY-

    Dava, zamanaşımı nedeniyle ödeme emirlerinin iptali istemini ilişkin olup, mahkemece istek gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Ödeme emirlerine konu prim borçları 2001/2 ila 2002/5. aylara ilişkin olup, davacının 21.10.2008 ve 23.05.2011 tarihli yapılandırma talebine göre prim borçlarının 5510 ve 6111 sayılı yasalar kapsamında yapılandırıldığı anlaşılmaktadır. Daire çoğunluğu; zamanaşımına uğramış bir borçla ilgili yapılandırma talebinde bulunulması halinde, yapılandırmaya konu borç miktarı kadar borcun her iki taraf yönünden de yenilindiğini ve söz konusu miktar bakımından davacının Borçlar Kanunu"nun 139. maddesine göre zamanaşımı def"inden feragat ettiğini gerekçe göstererek mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
    1)Zamanaşımına uğramış bir borcun yapılandırılması halinde, borcun yenileneceğine ilişkin çoğunluk görüşü bakımından uyuşmazlık irdelendiğinde; borç döneminde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu"nun 114. maddesinde; borcun yenilenmesinin akitten açık bir şekilde anlaşılması gerektiği vurgulanmıştır. Öğretide belirtildiği üzere bir borcun yerine yenisinin geçmesi suretiyle eski borcun sona erdirilmesi sözleşmesine yenileme denir. Bunun için taraflar arasında borçlar hukukundan ve özellikle hukuki işlemden, haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden ya da aile veya miras hukukundan doğan eski ve geçerli bir borcun mevcut olması, önceki borcun hukuki sebebinden farklı olmak üzere geçerli ve yeni bir borcun kurulması, tarafların yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu sona erdirme iradelerinin açıkça belli olması gerekir. Oysa ödeme emrine konu borçlar 6183 sayılı yasanın 1. maddesinde öngörüldüğü üzere devletin kamu hizmeti uygulamasından doğan fakat sözleşme, haksız fiil ve haksız iktisaptan kaynaklanmayan prim alacağı olup, bu alacağın niteliği itibariyle yenilemeye konu olması ve hukuki sebepleri farklı yeni bir borç yaratarak önceki borcu sona erdirmesi mümkün değildir, çünkü yapılandırmaya konu prim borcunun kaynağı, niteliği ve hukuki sebebi değişmemekte, sadece ödenecek miktar itibariyle yapılandırma yasasının lehe hükümlerinden yararlanma söz konusu olmaktadır.
    2)Davacının, yenilenen miktar bakımından Borçlar Kanunu"nun 139. maddesine göre zamanaşımı def"inden feragat ettiğine yönelik çoğunluk görüşü bakımından uyuşmazlık irdelendiğinde; 6183 sayılı yasanın 102. maddesinde, amme alacağının, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmemesi halinde zamanaşımına uğrayacağı, zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemelerin kabul edileceği hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 103. maddesinde ise; tahsil zamanaşımını kesen haller sınırlı şekilde sayılarak, 11. bentte de; amme alacağının, özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanmasının zamanaşımını keseceği ve kesilmenin ilişkin olduğu takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağı belirtilmiştir. Buna göre;
    a)Tahsil zamanaşımını kesen haller sınırlı biçimde belirtilmiş olup, bunların yorum yoluyla genişletilmesi mümkün olmadığı gibi, Borçlar Kanunu"nda düzenlenen kesme nedenlerinin 6183 sayılı yasa kapsamındaki alacaklara uygulanması mümkün değildir. Kaldı ki 6183 sayılı yasa da zamanaşımı def"inden feragata dair bir hüküm mevcut olmayıp bu yönde Borçlar Kanunu"nun 139. maddesinin uygulanacağına dair bir atıfta bulunmamaktadır.
    b)Diğer yandan, 6183 sayılı yasanın 103. maddesinde sayılan zamanaşımını kesen sebeplerin, söz konusu alacak için öngörülen tahsil zamanaşımı süresinin geçmesinden önce gerçekleşmesi halinde zamanaşımını keseceği aksi halde zamanaşımına uğramış bir borca hayatiyet kazandırmayacağı her türlü tartışmadan uzaktır.
    c)Somut olayda; borç dönemleri dikkate alındığında, her iki yapılandırma talepleri itibariyle de 5 yıllık tahsil zamanaşımı süresinin geçmesi, dolayısıyla yapılandırma taleplerinin zamanaşımı süresini kesen bir hukuki sonuç doğurmaması ve davanın da zamanaşımı nedeniyle ödeme emirlerinin iptaline yönelik bulunması karşısında, mahkemece, 6183 sayılı yasanın 102. maddesinin 2. fıkrasında yer alan zamanaşımından sonra yapılan rızai ödemelerin geçerli sayılacağı yönündeki hükmü dikkate alarak, yapılandırma kapsamında yapılan ödemeler yönünden davanın reddine, bakiyesi yönünden ise şimdiki gibi ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesi gerekirdi.
    Daire çoğunluğu tarafından, 6183 sayılı yasa kapsamındaki bir kamu alacağının özel hukuk alacağı gibi nitelendirilip, zamanaşımının dolmasından sonraki yapılandırmayla Borçlar Kanunu anlamında borcun yenilendiğinin ve bu suretle de zamanaşımı def"inden feragat edildiğinin kabul edilmesi, 6183 sayılı yasanın gerek niteliği, gerekse 1, 102 ve 103. maddeleriyle bağdaşır bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi