Davacı, 02.11.2004 tarihinden itibaren SSK."dan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 02.11.2004 tarihli talebi itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumu"ndan yaşlılık aylığına hak kazandının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davacının 02.10.1986 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olması gerektiğinden bahisle istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının vergi kaydının 01.09.1986 tarihinden, oda kaydınında 03.02.1990 tarihinden itibaren başlayarak devam ettiği, 01.02.1981 tarihinden itibaren 01.11.2004 tarihine kadar fasılalı olmak üzere toplam 7425 gün zorunlu SSK. sigortalılığının bulnduğu, 01.11.1979-01.04.1980 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğu, Bağ-Kur"un, davacının vergi kaydını ve aralıklı SSK. sigortalılığını dikkate alarak, zorunlu SSK. sigortalılığına ara verdiği dönemde (01.05.1987 tarihinden başlatması gerekirken) 02.10.1986 tarihinden itibaren zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını başlattığı ve aralıksız devam ettiği, zorunlu Bağ-Kur sigortalılık döneminde prim ödemelerinin bulunmadığı, davacının 02.11.2004 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu"ndan yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu, Kurumun, Bağ-Kur"dan gelen yazı ve kayıtlara göre davacının 02.10.1986 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortası kapsamında olduğunu, bu durumda SSK."dan aylık bağlanamayacağı gerekçesiyle talebini red ettiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasa"nın 3/1-K ve 1479 sayılı Yasa"nın 24/1-a maddeleri ile yerleşik Yargıtay uygulamaları uyarınca, çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp önceden başlayarak aralıksız devam edegelen sigortalılık asıl sigortalılık olduğuna göre davacının SSK. sigortalılığına ara verdiği dönemde vergi kaydı itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının başlatılmasında ve aralıksız devam ettirilmesinde, dolayısıyla mahkemenin bu yolda verdiği kararda yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Ancak 1479 sayılı Yasa"nın 22.2.2006 gün ve 5458 sayılı Yasa’nın 13.maddesi ile değişik 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19.maddesinde bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri tebliğ tarihinden itibaren 3 ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü maddesinin 1.fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağı , yine 5458 sayılı Yasa’nın 14.maddesi ile eklenen ve 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 26.maddesine göre bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde 31.3.2005 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalılar ve hak sahiplerinden bu sürelere ilişkin prim borçlarını yeniden yapılandırma talebinde bulunmayanlar veya yeniden yapılandırma talebinde bulundukları halde yapılandırma haklarını kaybedenler hakkında ek 19.madde hükmü uygulanacağı bildirilmiştir.
Davacının davadaki isteminden prim borcunu ödeme isteği olmadığı sonucu çıktığından talebide gözetildiğinde uyuşmazlığa hüküm tarihinden önce 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19 ve Geçici 26. maddesinin uygulanacağının kabulü gerekir. Hukuk Genel Kurulu"nun 21.6.2006 gün 2006/21-363 E. 2006/ 466 karar, 28.6.2006 gün 2006/21-485 E:, 2006/483 K. nolu kararları da bu yöndedir.
Yapılacak iş; davacının prim ödemediğide gözetilerek 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığını tescil tarihi olan 02.10.1986 tarihi itibariyle durdurmak, bu tarihtan sonraki SSK."na tabi zorunlu sigortalılığına değer vermek, davacının SSK."na tabi hizmetleri nedeniyle yaşlılık aylığı koşullarının oluşup oluşmadığını tartışarak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.