10. Hukuk Dairesi 2016/154 E. , 2017/4436 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, haline münasip evine konulan haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-6183 sayılı Kanun, İcra ve İflas Kanunundaki belli özellik ve teknikleri bünyesinde toplamış ise de; bir hukuk dalı olarak Kamu Hukuku ve Mali Hukuk kapsamında olup, Kamu Hukuku ve Mali Hukukunun temel ilkelerine ve dolayısıyla “kıyas yasağı” na tabi bulunmaktadır. 6183 sayılı Kanunda hakkında hüküm bulunmayan durumlarda İcra İflas Kanunu hükümlerinin uygulanacağına ilişkin genel bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle; açıkça atıf yapılan durumlar dışında (Örneğin; 6183 SK. m; 21, 100) İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulanamaz. (Aziz Taşdelen; Genel İcra Hukuk İle Karşılaştırmalı Kamu İcra Hukukunda Hacizde İstihkak İddiaları ve Davaları)
6183 sayılı Kanunun 9. maddesi; “213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat istenir. Türkiye"de ikametgâhı bulunmayan amme borçlusunun durumu amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa, tahsil dairesi kendisinden teminat isteyebilir.” hükmünü içermekte olup, 10/5. maddesinde; alacaklı Kamu idarelerinin teminat olarak kabul edebilecekleri arasında “İlgililer veya ilgililer lehine üçüncü şahıslar tarafından gösterilen ve alacaklı amme idaresince haciz varakasına müsteniden haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar” da sayılmıştır.
Kefalete ilişkin olarak ise; 6183 sayılı Kanunda açık atıf bulunmadığından İcra ve İflas Kanununun 38. maddesindeki icra kefiline ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Şahsi kefalet, 6183 sayılı Kanun’un 11. maddesinde özel olarak düzenlenmiş olup; “10. maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Şahsi kefalet tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis olunur. Şahsi kefaleti ve gösterilen şahsı kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesi muhtardır. Amme alacağını ödeyen kefile buna dair bir belge verilir.” hükmünü içermektedir. Anılan maddeye göre; şahsi kefalet, alacaklı idarenin kabulüne bağlı olarak, ekonomik yönden kamu alacağını ödemeye muktedir “muteber” şahıs tarafından verilmeli, müteselsil kefalet niteliğinde olmalı ve noterden tasdikli mukavele ile tesis olunmalıdır. Mukavelenin düzenleme şeklinde olması şart olmayıp, alacaklı tahsis dairesi tarafından düzenlenen mukavelenin borçlu ve kefili tarafından imzalanıp notere tasdik ettirilmesi yeterlidir.
Açıklanan şartları taşıyan kamu borçlusunun kefili de 6183 sayılı Kanunun 57. Maddesinde yer alan “Kefil ve yabancı şahıs veya kurumların mümessilleri bu kanun hükümlerine göre ve aynen asıl borçluların tabi tutuldukları usullerle takip olunur.” Hükmü uyarınca asıl borçlunun tabi tutulduğu usullerde takip olunmalıdır. Bir başka deyişle; hakkında takibe geçilerek ödeme emri tebliğ edilmelidir.
Eldeki davada, davacının kamu borçlusu dava dışı şirketin kuruma olan borçları nedeniyle kuruma karşı verdiği 22.05.2000 tarihli taahhütname ile 6183 sayılı Yasanın 11. ve 57. Maddeleri kapsamında ve 28.06.2000 tarihli muvafakatname ile de 6183 sayılı Yasanın 10 ve 56. Maddeleri kapsamında yükümlülük altına girdiği anlaşılmakta ise de, verilen muvafakatnamenin davaya konu olan taşınmaz dışındaki başka bir taşınmaza ilişkin olduğu, 6183 sayılı Yasanın 11. ve 57. Maddelerince sorumlu olan davacı hakkında ise kurumca yapılan bir takibin bulunmadığı hususu dikkate alınmak suretiyle haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, mahkemece işin esasına girilerek yapılan inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Ne var ki, bu aykırılığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen geçici 3’üncü madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438’inci maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm gerekçesindeki, " böylece işin esasına girilmesi gerektiği borçlu şirketlerce yapılandırma başvurusunda bulunulduğu ancak yapılandırma taksitlerinin sonuncusunun 30/11/2017 tarih olduğu davacının iddasın da ... Noterliğince taahhüt edilen ... Tekstil A.Ş nin borçları yönünden 535.000,00 TL borcun ödenmesi hususunda taahhüt namede bulunmuşsa da haline münasip ev olan bu meskeninin üzerindeki haczin kaldırılmasını talep etmiştir, davacının üzerine kayıtlı 12 adet taşınmaz bulunduğu taşınmazların tamamı hacizli olduğu davaya konu taşınmazı ise uzun yıllardır kullandığı mahkememizce yapılan keşif ve aldırılan bilirkişi raporuna göre taşınmazın değeri davacının sosyal durumu araştırılarak ... ilinin herhangi bir semtinde davacının haline münasip bir evinin değerinin 200,000 - 250,000 TL arası olabileceği taşınmazın satılması durumunda borcun tamamının karşılamadığı tespit edilmekle bilirkişi ek rapor doğrultusunda" ibaresi silinerek yerine "davacının kamu borçlusu dava dışı şirketin kuruma olan borçları nedeniyle kuruma karşı verdiği 22.05.2000 tarihli taahhütname ile 6183 sayılı Yasanın 11. ve 57. Maddeleri kapsamında ve 28.06.2000 tarihli muvafakatname ile 6183 Sayılı Yasanın 10 ve 56. Maddeleri kapsamında yükümlülük altına girdiği anlaşılmakta ise de, verilen muvafakatnamenin davaya konu olan taşınmaz dışındaki başka bir taşınmaza ilişkin olması, verilen taahhütnameden sonra da 6183 sayılı Yasanın 11. ve 57. Maddelerince sorumlu olan davacı hakkında ise kurumca başlatılmış bir takibin bulunmaması, bu halde ise usulüne uygun şekilde takip kesinleştirilmeksizin haciz konulamayacağı anlaşılmakla” ibaresinin yazılmasına ve kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 23.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.