10. Hukuk Dairesi 2017/2334 E. , 2017/4414 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 08.05.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ile yapılan ödemelerden oluşan Kurum zararının 506 sayılı Kanunun 10 ve 26. maddeleri uyarınca rücuan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak davalının %80 kusurlu olduğundan bahisle açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Önceki bozma ilamında da açıklandığı üzere, 506 sayılı Kanunun 26. madde hükmü, sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuan tahsili koşullarını düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Buradan, işverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan ... Kurumuna karşı rücuan sorumlu olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Dosyada, henüz kesinleşmeyen tazminat davasında alınan ilk kusur raporunda davalının %60, sigortalının %40; 31.12.2012 tarihli bir bilirkişi tarafından muhalefet şerhi konulan kusur raporunda davalının %40, sigortalının %60; muhalefet şerhi koyan bilirkişi görüşüne göre ise davalının kusursuz, sigortalının %100; 24.04.2013 tarihli kusur raporunda ise davalının %40, sigortalının %60 kusurlu olduğunun bildirildiği, eldeki davada bozma sonrası alınan ve itibar edilen raporda ise davalının %80, sigortalının %20 kusurlu olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yargılama aşamasında dosyaya sunulan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği anlaşılmakla, iş güvenliği alanında uzman bilirkişilerden oluşacak kuruldan, oluşa ve işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş kusur raporu alınarak, mevcut çelişki de giderilerek kusur oran ve aidiyetlerinin gerçeğe uygun olarak tespiti yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemenin bozma sonrası yürütülen yargılamada davalının %80, sigortalının %20 kusurlu olduğu ve davalının 506 sayılı Kanunun 10. maddesinden sorumlu olduğunun kabul edilmesine rağmen Borçlar Kanunu’nun 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak davalının sorumlu olduğu kurum zararının belirlenmesi gerekeceği gözetilmeksizin karar verilmesi isabetsiz bulunmuş ise de, talep edilen ve hüküm altına alınan miktar itibariyle sonuca etkisi olmadığından ayrıca bozma sebebi yapılmamıştır.
O hâlde, taraflar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalıya iadesine, 23.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.