10. Hukuk Dairesi 2016/4940 E. , 2017/4385 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, aksi kurum işleminin iptali ile yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
27.02.1989 tarihli giriş bildirgesi üzerine vergi kaydına dayalı olarak 24.02.1989 tarihi itibarıyla 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık tescili yapılan ve 24.02.1989-07.11.2002 tarihleri arası 13 yıl 8 ay 13 gün olarak kabul edilen sigortalılık süresi, 31.10.2013 günlü tahsis başvurusu üzerine vergi kayıt süreleri dikkate alınarak 24.02.1989-13.03.1989, 15.02.1990-31.03.1990 ve 24.10.2000-07.11.2002 arası 768 gün olarak belirlenip tahsis başvurusunun reddi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
24.02.1989-13.03.1989, 15.02.1990-31.03.1990 ve 24.10.2000-07.11.2002 tarihleri arası vergi kaydı ve 02.11.2000-15.08.2005 tarihleri arası sicil kaydı bulunduğu anlaşılan davacının, 03.07.2000 tarihinde 5.000,00 TL, 27.06.2008 tarihinde 7.770,00 TL’lik toplu prim ödemesi mevcuttur.
Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Önemle vurgulanmalıdır ki; ilgili vergi, kanunla kurulu meslek kuruluşu, esnaf ve sanatkârlar sicil memurluğu kayıtları zorunlu sigortalılığın dayanak belgeleri niteliğinde olup, anılan kayıtlara sahip kişiler yönünden ancak, “(diğer) sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalma” ve “herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgularının birlikte gerçekleşmesi durumunda zorunlu sigortalılık söz konusu olabilir. Belirtilen kayıtların yokluğunda zorunlu sigortalılıktan söz edilemeyeceği gibi, anılan sigortalılık niteliğine sahip olunmadığı döneme/sürelere ait prim borçlarının daha sonraki tarihlerde Kurumca hatalı olarak geriye dönük tahsil edilmesi, ödemeler icra takibi sonucu gerçekleşmediği veya 06.03.1992 günü yürürlüğe giren 3780 sayılı Kanun, 16.05.1997 tarihinde yürürlüğe giren 4247 sayılı Kanun kapsamında primler yatırılmadığı sürece ilgili yararına usulü kazanılmış hak olgusunu da oluşturmaz.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında;
a) Dava ve uyuşmazlığa konu olan 13.03.1989-15.02.1990 ve 31.03.1990-24.10.2000 tarihleri arası dönemde vergi, oda ve sicil kaydı bulunmayan davacının, zorunlu sigortalı sayılabilmesi mümkün olmayıp, buna ilişkin mahkeme kabulü yerindedir.
b) 07.11.2002-15.08.2005 tarihleri arası dönem yönünden ise, anılan dönemdeki sicil kaydının varlığı da gözetilerek, davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı Yasanın 24. ve 25. maddelerinde 02.08.2003 tarihinde yapılan 4956 sayılı Yasayla yapılan değişiklikler de dikkate alınmak suretiyle, zorunlu sigortalılık için ön koşul olan kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun varlığı usulünce araştırılmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme ve araştırma yapılmaksızın yazılı şekilde karar tesisi hatalıdır.
c) Yapılacak araştırma sonucu, anılan 07.11.2002-15.08.2005 arası zorunlu sigortalılığın varlığı anlaşılır ise; kurumca kabul edilen 24.02.1989-13.03.1989, 15.02.1990-31.03.1990 ve 24.10.2000-07.11.2002 tarihleri arası dönem ile tespitine hükmedilecek 07.11.2002-15.08.2005 arası dönemlere ait prim ödemeleri dışlanmak suretiyle, varsa fazla prim ödemesinin varlığı davalı kurumdan sorularak belirlenmeli, varlığı halinde 27.06.2008 tarihinden başlamak suretiyle fazla prim ödemesinin karşılık geldiği süre kadar isteğe bağlı sigortalı sayılarak tahsis şartlarının varlığı buna göre yeniden irdelenerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.