Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/257
Karar No: 2020/804
Karar Tarihi: 21.10.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/257 Esas 2020/804 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/257 E.  ,  2020/804 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



    1. Taraflar arasındaki “yersiz ödenen primlerin iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Tokat 1. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı 15.04.2015 harç tarihli dava dilekçesinde; kendisine ait 1017668.05.42 sicil numaralı işyerinde sosyal güvenlik denetmeni tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen 02.12.2014 tarihli ve ÖFU-134 sayılı raporda Seda Kırman isimli kişinin toplam 21 adet faturada imzasının bulunduğu, bu nedenle 01.06.2011-30.09.2011; 01.06.2012-31.10.2012; 01.02.2013-28.02.2013 ile 01.07.2013-31.08.2013 tarihleri arasında çalıştığı kabul edilerek 5.493,25TL prim tahakkuk ettirildiğini, bu işleme 17.02.2015 tarihinde yapılan itirazın Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK/Kurum) 09.03.2015 tarihli ve 1293072 sayılı yazısı ile reddedildiğini, red kararının 17.03.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, Seda Kırman’ın 19 faturaya imza atmasına rağmen raporda 360 gün çalıştığına karar verildiğini, 341 gün fazla prim tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek, Kurum tarafından tahakkuk ettirilen ve 17.03.2015 tarihinde ödenen 5.493,25TL’nin yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili 18.05.2015 havale tarihli dilekçesinde; davacıya aylık prim ve hizmet belgeleri, işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerini vermemesi nedeniyle idari para cezaları uygulandığını, bu cezalara davacının 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 102. maddesi uyarınca itiraz ettiğini, itirazın reddedildiğinin 09.03.2015 tarihli ve 1293072 sayılı yazı ile davacıya bildirildiğini, davacının prim borcuna itirazı bulunmadığı gibi, borcu da ödediğini, 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin yedinci fıkrasında itiraz yönteminin düzenlendiğini, bu hükme uyulmadan açılan davanın süreden reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    6. Tokat 1. İş Mahkemesinin 01.03.2016 tarihli ve 2015/113 E., 2016/82 K. sayılı kararı ile; Niksar Sosyal Güvenlik Merkezinin 09.02.2016 tarihli yazısı ekindeki komisyon kararının davacıya 09.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 15.04.2015 tarihinde açıldığı, esası bakımından da yerinde bulunmayan ve 5510 sayılı Kanun hükümlerine uyulmadan açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Tokat 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.09.2016 tarihli ve 2016/6761 E., 2016/11318 K. sayılı kararı ile; “…Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 85. Maddesi olup anılan maddede, “ … Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen usûllerle Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgarî işçilik tutarı üzerinden Kurumca re"sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, 88 inci ve 89 uncu maddeler dikkate alınarak işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. …” hükmüne yer verilmiştir.
    Eldeki dava dosyasına konu olayda, Kurum denetim elamanı tarafından yapılan tespit sonucu bildirimi yapılmayan sigortalı nedeni ile Kurumca hesaplanan prim borcu ve gecikme zammının ödenmesine yönelik belgelerin davacıya tebliğine dair dosya içerisinde bir tebliğ belgesinin bulunmadığı, Kurumdan celp edilen belgelerde idari para cezasına yönelik komisyon kararının 17.03.20015 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davanın ise 15.04.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca, öncelikle, eldeki davada verilecek kararın Kurum denetim raporunda lehine tespit yapılan sigortalı Seda Kirman’ın da hak alanını ilgilendirdiği nazara alınarak, bu sigortalının davada usulünce taraf olması sağlanarak, sonrasında davaya konu prim borcuna yönelik davacıya Kurumca tebliğ edilen belgelerin varsa itiraz üzerine verilen komisyon kararı ve tebliğine ilişkin evrakın Kurumdan celp edilerek, varılacak sonuca göre eldeki davanın süresinde açılıp açılmadığı irdelenerek, davanın süresi içerisinde açıldığının anlaşılması halinde, işin esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. Tokat 1. İş Mahkemesinin 09.02.2017 tarihli ve 2016/450 E., 2017/54 K. sayılı kararı ile; önceki hükümdeki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıklar;
    (1)-Kurum denetim raporunda lehine tespit yapılan sigortalının davada taraf olmasının sağlanmasının;
    (2)-Davanın süresinde açılmadığına ilişkin mahkeme kabulünün eksik araştırmaya dayalı olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre prim borcuna ilişkin davacıya Kurumca tebliğ edilen belgeler ile varsa itiraz üzerine verilen komisyon kararı ve tebliğine ilişkin evrakın Kurumdan celbinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    (1) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    12. Öncelikle “dava arkadaşlığı” müessesesi üzerinde kısaca durmak gerekir.
    13. Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuki bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında; zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir.
    14. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
    15. Bazı hâllerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde, kanun gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
    16. Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır.
    17. Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
    18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava, denetmen raporunda davacıya ait işyerinde çalıştığı yönünde tespit yapılan sigortalı için Kurumca resen tahakkuk ettirilen ve davacı tarafından ödenen primlerin yersiz ödendiğinden bahisle iadesi istemine ilişkin olduğundan, ödemenin iadesinin gerekip gerekmediği, davacının sigortalıyı sigorta bildirimlerini yapmadan çalıştırıp çalıştırmadığının tespiti ile çözüme kavuşturulacak olup, bu durumda da Kurum tarafından resen tahakkuk ettirilen hizmetlerin iptal edilip edilmeyeceğinin doğrudan sigortalının hak alanını ilgilendireceği açıktır. Çünkü, davanın kabul edilmesi hâlinde, Kurumca resen yapılan prim tahakkuku işlemi dolayısı ile prime esas teşkil eden çalışmalar da iptal edilecektir.
    19. Bu nedenle davanın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile birlikte, anılan sigortalıya da yöneltilmesi gerekir. Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın adı geçen sigortalı ile Kuruma birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, Kurum ile dava dışı sigortalı arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu kabul edilmelidir.
    20. O hâlde mahkemece dava dışı sigortalının davada taraf olmasının sağlanması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından direnme kararının bu yönden bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
    (2) numaralı uyuşmazlık yönünden;
    21. 5510 sayılı Kanun’un 85. maddesinde; “İşverenin, işin emsaline, niteliğine, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütümü açısından gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun tespiti halinde, işin yürütümü açısından gerekli olan asgarî işçilik tutarı; yapılan işin niteliği, kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan sigortalı sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak tespit edilir. Söz konusu tespitler, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılır.
    Kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ile bankalar tarafından ihale mevzuatına göre yaptırılan işlerden ve özel nitelikteki inşaat işlerinden dolayı bu işleri yapan işveren tarafından yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığı Kurumca araştırılır. Bu araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğu anlaşılırsa, eksik bildirilen işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, 89 uncu madde gereği hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte bir ay içinde ödenmek üzere işverene tebliğ edilir. Tebliğ edilen prim ve gecikme cezası ve gecikme zammının ödendiği veya ödeneceğinin işveren tarafından yazılı olarak taahhüt edilmesi halinde borç kesinleşir. Kuruma verilecek taahhütnamede üstlenilen ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde, işveren hakkında 88 inci ve 89 uncu maddeler uyarınca işlem yapılır. Tebliğ edilen prim ve gecikme cezası ve gecikme zammının ödenmemesi, taahhütname verilmemesi veya Kurumca işyerinin denetlenmesine gerek görülmesi durumunda Kurumca inceleme yapılır.
    Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen usûlerle Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgarî işçilik tutarı üzerinden Kurumca re’sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, 88 inci ve 89 uncu maddeler dikkate alınarak işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz…” hükmü bulunmaktadır.
    22. 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin yedinci fıkrasında ise , “…Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
    23. Asgari işçilik uygulaması işverenin emsaline, yapılan işin nitelik, kapsam ve kapasitesine göre işin yürütülmesi için gerekli olan sigortalı sayısının, çalışma süresinin veya prime esas kazanç tutarının altında bildirimde bulunduğunun Kurumca saptanması hâlinde yapılan işin niteliği, bünyesinde kullanılan teknoloji, işyerinin büyüklüğü, benzer işletmelerde çalıştırılan işçi sayısı, ilgili meslek veya kamu kuruluşlarının görüşü gibi unsurlar dikkate alınarak işin yürütülmesi için gerekli olan asgari işçilik miktarının belirlenmesi için yapılan araştırma ve incelemedir (Öztürk, S.: İnşaat ve İhale Konusu İşlerde Asgari İşçilik Uygulaması, Ankara 2013, s. 29).
    24. Resen prim tahakkukunu düzenleyen 5510 sayılı Kanun’un 86.maddesinin yedinci fıkrası hükmü ise, kayıt ve belgelerden çalıştığı belirlendiği hâlde hizmetlerinin ve prime esas kazançlarının Kuruma bildirilmediği veya eksik bildirildiği anlaşılan sigortalının geriye dönük olarak hizmetlerinin veya prime esas kazançlarının tespitini amaçlamaktadır.
    25. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; denetmen raporundaki tespitler doğrultusunda davacıya sigortalı Seda Kırman’ın işten ayrılış bildirgesini vermemesi nedeniyle 23.01.2015 tarihli ve 427402 sayılı Kurum işlemi ile 376,00TL; işe giriş bildirgesini ibraz etmemesi sebebiyle aynı tarihli ve 427421 sayılı Kurum işlemi ile 7.366,00TL; aylık prim ve hizmet belgelerini düzenlememesinden ötürü aynı tarihli ve 427412 sayılı Kurum işlemi ile 22.144,00TL idari para cezası verildiği, her üç yazının da davacıya 03.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 17.02.2015 tarihli ve 2799419 varide numarası ile Kurum kayıtlarına giren dilekçesi ile idari para cezalarına itiraz ettiği, itirazın 09.03.2015 tarihli ve 3 sayılı komisyon kararı ile reddedildiği, komisyon kararının 09.03.2015 tarihli ve 1293072 sayılı yazı ekinde davacıya 17.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, mahkemece yazılan müzekkereye cevaben gönderilen 09.02.2016 tarihli yazı ekinde 09.03.2015 tarihli ve 1293072 sayılı Kurum yazısı ile bu yazıya ilişkin tebligat evrakı ve komisyon kararının sunulduğu, dosya içinde prim borcu ile ilgili davacıya tebliğ edilen belgeler ile varsa itiraz üzerine verilen komisyon kararı ve tebligat evrakının bulunmadığı görülmüştür.
    26. Öte yandan davanın yasal dayanağının 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin yedinci fıkrası olduğu hâlde Özel Daire bozma kararında aynı Kanun’un asgari işçilik tutarına ilişkin 85. maddesi olarak gösterildiği tespit edilmiştir.
    27. Şu hâlde prim borcuna ilişkin davacıya tebliğ edilen belgeler ile varsa itiraz üzerine verilen komisyon kararı ve bunun tebliğ evrakı Kurumdan getirtilerek davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açıldığının tespiti hâlinde ise işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesisinin hatalı olduğu sonucuna varılmıştır.
    28. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.10.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi