10. Hukuk Dairesi 2016/1165 E. , 2017/4348 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emri iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, dava dosyasının incelenmesinde, dava dışı Anonim şirketin 2008/5-2012/2 dönemleri arasına ilişkin prim borçları ile davacıya 27.12.2013 tarihinde tebliğ edilen ödeme emirleri için işbu davanın açıldığı, davacının söz konusu dönemde yönetim kurulu üyesi olduğu, dava dışı Anonim şirket hakkında, 26.08.2007-16.12.2010 tarihleri arasında iflas erteleme tedbir kararı verildiği, 16.12.2010 tarihinde şirketin iflasına karar verilerek bu tarihte iflasın açıldığı ve tedbir kararının kaldırıldığı, söz konusu hükmün bozulması ve karar düzeltme talebinin reddedilmesi üzerine 03.03.2014 tarihinde tekrar tedbir kararı verildiği, Mahkemece, tedbir kararının kalktığı dönemlerde yönetim kurulu üyesi olan davacının sorumlu olduğu belirtilerek 2010/12-2012/2 dönemleri yönünden davanın reddine, diğer kısmın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
5510 sayılı Kanunun 88. maddesi "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne düzenlenmiş ise de bu sorumluluk, “haklı sebep olmaksızın” ödememe hali ile sınırlandırılmıştır.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer Kanunlardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa ... ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
İflasın ertelenmesi, İcra ve İflas Kanunun 179’uncu maddesinde düzenlenmiş olup, “borca batık durumda olan (aktifi pasifini karşılamayan) bir sermaye şirketi veya kooperatif hakkında, Ticaret Mahkemesi’nce iflas kararı verilmeyerek önerilen iyileştirme projesi çerçevesinde borca batık durumdan kurtulmalarını sağlayan ve iflaslarını önleyen bir kurum”dur. Anılan Kanunun 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç kanundan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.
Bu bağlamda; İcra ve İflas Kanunu’nun 179’uncu maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Kanun’un 179/b maddesindeki “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz...” düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, yönetim kurulu üyesinin kusurundan değil, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyesi yönünden 5510 sayılı Kanun’un 88’inci maddesinde yer alan “haklı sebep” kavramı kapsamında kabul edilecektir. Ancak, iflasın ertelenmesi hükmünden öncesine ilişkin prim borçları yönünden, borcun ait olduğu ayı takip eden ay sonu itibariyle tahakkuk ve tediye sorumluluğu gerçekleştiğinden, sonradan şirket yönünden verilen iflasın ertelenmesi kararı üst düzey yöneticinin müteselsil sorumluluğunu etkilemeyecek ve haklı neden oluşturmayacaktır.
Diğer taraftan iflasın açılması hususu İcra İflas Kanunu 193. Maddede düzenlenmiş olup, buna göre, iflasın açılması ile duracak takipler;
1)İlamlı (m.32) ve ilamsız (m.58 ve devamı) haciz yolu ile takipler.
2)Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip (m.167 ve devamı).
3)Genel iflas (m.155 ve devamı) ve kambiyo senetlerine mahsus iflas (m.167,171 v.d.) yoluyla takip.
4)Teminat gösterilmesine ilişkin takipler.
5)Amme alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanun"a göre tahsil dairelerince yapılan takiplerdir (Prf.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, cilt.3, sahife 2885 ve devamı). O halde tahsil imkansızlığı, iflas ertelemeye göre daha ağır sonuçlar doğuran iflasın açılması durumunda da davacı yönetim kurulu üyesi hakkında “haklı sebep” kavramı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, her ne kadar iflas erteleme tedbir kararı sonrasında davacının sorumluluğuna hükmedilmiş ise de, belirtilen açıklamalar ışığında, davacının iflas açılma döneminde de “haklı sebep” kavramından yararlanması gerekmekte olup, buna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.