1. Hukuk Dairesi 2014/2903 E. , 2015/11649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2013
NUMARASI : 2012/482-2013/494
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.10.2015 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Ö. ile temyiz edilenler vekili Avukat A. F. Y. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakan L.. Ö.."in maliki olduğu 1732 ada 27 parsel sayılı taşınmazın 20 nolu bağımsız bölümünü 3. eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve adlarına tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, satışın gerçek olduğunu,muris ile taşınmazın satışı sırasında tanışıp evlendiklerini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanılan delillerden; 1924 doğumlu mirasbırakan L.. Ö.."in 12.09.2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak ikinci eşi Nebahat"dan olma çocukları davacılar ile 01.06.2001 tarihinde evlendiği 15.11.1960 doğumlu 3. eşi davalı Mukadder ile ilk eşi Setime"den olma dava dışı Zafer"in kaldığı,1732 ada 27 parselde bulunan mesken niteliğindeki bağımsız bölümü intifa hakkını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalı 3. eşine 31.05.2001 tarihli satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; murisin intifa hakkını üzerinde bırakarak satış suretiyle taşınmazın çıplak mülkiyetini davalıya temlik ettiği ve satışın sembolik bir değer gösterilerek yapıldığı kayden ve dosya kapsamıyla sabit olduğu gibi davalının taşınmazı satın alacak maddi bir alım gücünün bulunmadığı bu nedenle bedelsiz olarak temlikin gerçekleştirildiği tartışmasızdır. Öyle ise, temlikteki murisin gerçek irade ve amacının ne olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması çekişmenin giderilmesi bakımından önemlidir. Zira, bedelsizlik muris muvazaasının varlığı için başlı başına bir neden değildir. Başka bir ifade ile murisin mirasçısından malkaçırma gayesi ile mi temliki gerçekleştirdiği açıkça ortaya konulmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki, TMK"nin 6. ve 6100 sayılı 190.maddeleri gereğince iddia sahibi iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olaya gelince; Davacı tarafın gösterdiği tanıklar taşınmazın devrinin bedelsiz olduğunu belirtirken hiçbirisi murisin mirasçısından mal kaçırmak amacıyla temlikin gerçekleştirildiğini ima yollu dahi bildirmemiş, ortaya koymamışlardır. Aksine taşınmazın davalıya bağışlandığını vurgulayarak mehir olarak verildiğini ifade ettikleri, gibi davacılar vekili dava dilekçesinde çekişmeli taşınmazın tapusunun davalı ile murisin evliliği karşılığında muris tarafından davalıya verilmiş olabileceğini bildirmiştir.
Bilindiği üzere; mehir kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir.
TMK, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, TMK tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez (2.12.1959 günlü 14/30 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir, sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir. (Örnek: Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi"nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı).
Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, 6098 sayılı TBK. nun 128. (818 sayılı BK. nun 110.) maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp,6098 sayılı TBK. nun 288. (818 sayılı BK. nun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın sicil kaydı (mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. (TBK. nun 288/1.). (4.HD. 18.2.1985 - 1984/9153 E, 1985/1223 K. YKD. 1985 Sayı Sh. 802). Bu durumda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve buna ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde anılan olguya değer verileceği kuşkusuzdur (TBK 288/ son).
Bu açıklamalar karşısında temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olduğu kabul edildiği takdirde murisin mirasçısından mal kaçırma iradesiyle hareket ettiği düşünülemez. Öte yandan, temlik olgusu gerçekten de, bedelsiz bir temlik olduğuna göre bağış niteliğini taşır ki, bu da 6098 sayılı T.B.K."nin 19.maddesi kapsamında genel muvazaanın konusunu teşkil eder ve muris muvazaasında gözetilmesi gerekli 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı"nın konusu dışındadır.
Hâl böyle olunca, temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olduğu, 6098 sayılı TBK"nin 19.maddesinden kaynaklanan genel muvazaa hukuksal nedenine dayanılarak dava açılmadığı ve buna bağlı bir istekte bulunulmadığı,ayrıca muris muvazaası iddiasının da kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 12.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.