Esas No: 2014/10876
Karar No: 2014/8840
Karar Tarihi: 07.05.2014
Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2014/10876 Esas 2014/8840 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 03.01.2014 gün ve 2013/1/346 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.01.2014 gün ve KYB.2014/12976 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204/1, 204/3, 43/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 26/12/2005 tarihli ve 2004/72 Esas, 2005/204 sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
Sanığın eşi olan diğer sanık Ali’nin, eski eşi Hayriye’den Almanya Devleti Rheda Wieedenbrück Sulh Mahkemesinin 19/08/2002 tarihinde kesinleşen 7F96/02 sayılı kararı ile resmen boşandığı ve bu kararı tenfiz ederek nüfusa işletebilmek için sanığın diğer sanık Ali ile birlikte suça konu resmi belgeleri sahte olarak düzenleyip kullanmaları şeklinde gerçekleştirdikleri eylemin Almanya"da verilen kesinleşmiş boşanma kararının tenfizine ilişkin kararın sahte belgeler kullanmadan alınabilecek olması nedeniyle suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanığın lehine olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 347. maddesinde düzenlenen gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla sahtecilik suçunu oluşturabileceği gözetilmeden sanık hakkında yazılı şekilde fazla cezaya karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek 12.03.2014 gün ve 2014/5851 Esas, 2014/4566 sayılı kararımızla özetle “kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.2005 gün ve 2004/72 Esas, 2005/204 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, hükümlünün eylemine uyan ve lehe olduğu açıkça anlaşılan 765 sayılı TCK"nun 347. maddesi uyarınca mahkemenin kabul ve uygulaması da dikkate alınarak takdiren bir ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Yasanın 59/2. maddesi uyarınca cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak, 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesi uyarınca hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın aynı maddede gösterilen adli para cezasına veya diğer tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceği, cezanın aynı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenip ertelenmeyeceği veya kayden sabıkasız sanık hakkında 5271 sayılı CMK"nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceği hususlarında mahkemenin takdirini kullanması gerekeceği cihetle, gereğinin mahkemesince takdirine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.04.2014 gün ve KYB-2014/012976 itiraz sayılı yazıları ile itiraz yasa yoluna başvurulması üzerine;
Dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği düşünüldü;
5271 sayılı CMK"nun 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.04.2014 gün ve KYB- 2014/012976 itiraz sayılı yazılarında;
“İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık;
Mahkumiyet hükmünün daha az cezayı içeren kanun maddesinin uygulanması gerektiğinden bahisle 5271 sayılı Kanun"un 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına karar verilmesi halinde, Özel Dairece, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince daha az cezayı içeren hüküm kurulurken, temel ceza belirlenip, takdiri indirim hükmü uygulanarak netice ceza belirlendikten sonra, bu cezanın, tedbire çevrilip çevrilmeyeceği, ertelenip ertelenmeyeceği ve hüküm tarihi itibariyle uygulanma imkanı bulunmayan 5271 sayılı Kanun"un 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususlarının değerlendirilmesinin yerel mahkemeye bırakılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiş bulunan ve olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma kurumundaki bozma nedenleri, aynı Kanun"un 309.maddesinin 4. fıkrasında dört bent halinde sırasıyla gösterilmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. Fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe veya aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkumiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4"üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektiren durum, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı bir biçimde sayılmıştır. Buna göre, mahkumiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine kararı veren mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için, bozma nedeninin, davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması gerekmektedir.
Mahkumiyet hükmünde, davanın esasını çözmeyen, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamında kalan bozma nedenlerine, hükmün gerekçe içermemesi, görevsiz mahkemece hüküm kurulması, hakimin davaya bakamayacağı hal mevcut olduğu halde bu hakim tarafından karar verilmesi, Cumhuriyet savcısının duruşmada hazır bulunması gerektiği halde yokluğunda yapılan duruşmada mahkumiyet hükmü kurulması, uzlaşmaya tabi bir suçta uzlaştırma işlemi yapılmadan hüküm kurulması ve ön ödemeye tabi bir suçta ön ödeme önerisinde bulunulmaması gibi örnekleri gösterebiliriz.
Bozma nedeninin, savunma hakkının kaldırılması yada kısıtlanması sonucunu doğurması hallerine ise, sanığın sorgusunun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 147. maddesine uygun şekilde yapılmaması, aynı Kanun"un 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, alt dereceli mahkemece karar verilmesi, son sözün duruşmada hazır bulunan sanığa hatırlatılmaması, müdafii tayin edilmesi zorunlu olduğu halde müdafii atanmadan yapılan duruşma
neticesinde mahkumiyet hükmü kurulması ve duruşma yapılması zorunlu olduğu halde duruşma yapılmadan yapılan yargılama sonucunda mahkumiyet hükmü kurulması gibi örnekleri göstermek mümkündür.
Bozma nedeni, netice itibariyle hükümlüye daha az bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa 5271 sayılı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan bu hafif cezaya Özel Dairece karar verilmesi gerekmektedir. Özel Dairenin, daha az cezayı içeren yeni hükmü kurarken, "hükmün bölünemezliği" ilkesi gereğince sanığın hukuki durumunu tüm yönleriyle değerlendirmesi gerekir.
Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az cezaya hükmedilmeyip, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması halinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde, hukuken geçersiz bir karar olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da giderilmemiş olacaktır.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/03/2012 gün ve 2011/15-409 Esas, 2012/107 Karar sayılı ilamında da, suçun nitelendirilmesinde yapılan hata sonucu daha az cezayı içeren maddenin uygulanması için kanun yararına bozma isteminin kabul edilmesi halinde, uygulanacak kanun maddesinde, asgari had ile yukarı had arasında farklı cezaların uygulanması mümkün olduğu halde bozma nedeni, 5271 sayılı Kanun"un 309/4-d. maddesi kapsamında kabul edilip, daha az cezayı içeren maddenin, takdir hakkı kullanılmak suretiyle bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiğine karar verilmiştir.
Gene, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 13/06/2006 gün ve 2006/151-1 57, 13/02/2007 gün ve 2006/349, 2007/35, 18/09/2007 gün ve 2007/186-178, 13/05/2008 gün ve 2008/84-111 ile 14/04/2009 gün ve 2009/75-101 sayılı kararlarında da, hükümlüye daha az cezanın verilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma nedenlerinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, hukuka aykırılıkların bizzat Özel Dairelerce giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
Hükümlü ... hakkında, lehe olan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 347. maddesi yerine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 204/1 ve 204/3. maddelerinin uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi sebebiyle yerel mahkeme kararı hukuka aykırıdır. Bu nedenle, Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak, buradaki bozma nedeni, mahkumiyet hükmünde hükümlüye daha az ceza verilmesini gerektiren ve davanın esasına ilişkin bir bozma nedeni olduğundan, yeniden yargılama yasağı nedeniyle belirlenen hukuka aykırılığın, bizzat Özel Dairece tamamen giderilmesi ve sanığın geçmiş hükümlülüğünün bulunmamasına göre, netice 25 gün hapis cezasının, 647 sayılı Kanun"un 4/2. maddesi uyarınca maddede yazılı bulunan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden, hapis cezası, aynen bırakılarak, 647 sayılı Kanun"un 4/2. maddesi gereğince hapis cezasının, adli para cezasına ya da madde de yazılı bulunan diğer tedbirlerden birine çevrilip çevrilmeyeceğinin, aynı Kanun"un 6. maddesi uyarınca ertelenip ertelenmeyeceğinin ve hükmün verildiği 26/12/2005 tarihi itibariyle tatbikine yasal imkan olmadığı halde hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususlarının, mahkemenin takdirini kullanmasını gerektireceğinden bahisle yerel mahkemeye bırakılmasının, yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle bu aşamada yerel mahkemenin bu hususlarda vereceği karar hukuken geçersiz olacağından isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, hükümden sonra 08/02/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi hükmü gereğince, sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün, açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda mahkemesinden bir karar verilmesinin istenmesi de mümkün görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Dairenizin, 12/03/2014 gün ve 2014/15851 Esas, 2014/4566 karar sayılı ilamının kaldırılması,
Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 26/12/2005 tarihli ve 2004/72 Esas, 2005/204 Karar sayılı ilamının fazla ceza tayin edilmesi sebebiyle bozulmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendindeki yetkiye dayanılarak, Dairenizce, hükümlünün hukuki durumu tüm yönleriyle değerlendirilerek, kanun yararına bozma istemi doğrultusunda daha az cezayı içeren bir kararın verilmesi,
İtirazın, Dairece yerinde görülmemesi halinde ise de, dosyanın, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi” talep olunmuştur.
İncelenen dosya içeriğine göre; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar vermek gerektiği anlaşılmakla;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İTİRAZININ KABULÜNE,
2- Dairemizin 12.03.2014 gün ve 2014/15851 Esas, 2014/4566 sayılı kararının kaldırılmasına,
3- Kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.2005 gün ve 2004/72 Esas, 2005/204 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, hükümlünün eylemine uyan ve lehe olduğu açıkça anlaşılan 765 sayılı TCK"nun 347. maddesi uyarınca mahkemenin kabul ve uygulaması da dikkate alınarak takdiren bir ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Yasanın 59/2. maddesi uyarınca cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak, yirmibeş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın tercihen 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 11,00 TL’den hesap edilmek suretiyle 275,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, dosya kapsamından geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimine göre cezanın ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceğine dair kanaat oluştuğundan kayden sabıkasız sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, hükmün diğer kısımlarının aynen yerinde bırakılmasına, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile değişik 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi hükmü gereğince, sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün, açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda mahkemesince bir karar verilmesine, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 07.05.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.