14. Hukuk Dairesi 2014/16082 E. , 2015/2916 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.04.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 22.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 17.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı ... vekili Av. ..., davalı ... vekili Av. ... ve müdahil vekili Av. ... ve Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, 13.10.1998 günü davalılardan ... ile düzenledikleri inanç sözleşmesiyle davacı adına Türk yasalarına uygun şirket kurularak taşınmaz edinileceği ve davacı adına idare edilecek şirket ile taşınmazın davacıya ya da göstereceği üçüncü kişi adına devredileceğinin hüküm altına alındığını, davalı tarafından şirketin kurularak ayrıca davacının gönderdiği para ile 9 parsel sayılı taşınmazın satın alındığını ancak davalı ..."in davalı şirketin paylarını dava dışı kişilere devrettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... adına tescilini veya keşif ile belirlenecek değerin davalılardan alınmasını istemiştir.
Davalı ..., taşınmazın davacının şirket hesabına gönderdiği para ile edinildiğini, ... Mahkemelerinin yetkili bulunduğunu, aynı konuya ilişkin ... Mahkemesinin kararının infazının yapılmakta olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı şirket ise davaya süresinde cevap vermemiştir.
Mahkemece, ... Mahkemesi kararının kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılama sistemimizde yer almaktadır.
Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılamaması amacını güden maddi anlamda kesin hüküm 6100 sayılı HMK"nın 303. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın, taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun "Tanıma" başlıklı 58. maddesi gereğince "Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır." Yabancı mahkeme kararlarının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi için öncelikle yabancı ilamın tenfiz koşullarının oluştuğu hususu mahkemece belirlenmelidir. 5718 sayılı Kanunun 54. maddesi uyarınca tenfizin en önemli koşullarından biri de Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunmasıdır.
Somut uyuşmazlıkta, ... Mahkemesinin 29.04.2009 günlü 282653/HA ZA 04-336 sayılı kararı mahkemece kesin hüküm olarak kabul edilmiştir. Anılan mahkemenin bulunduğu ... Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bu kararların tenfizini mümkün kılan karşılılık esasını düzenleyen bir anlaşma veya fiili bir durum bulunmamaktadır. Anılan karar tenfizinin olanaklı olmaması nedeniyle kesin hüküm ve kesin delil olarak kabul edilmez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1972 günlü ve 2/493-829 sayılı kararında da açıklandığı üzere ancak takdiri delil olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle, işin esası incelenerek bir hüküm kurulması gerekir.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kesin hüküm gerekçesiyle davanın usulden reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.