4. Hukuk Dairesi 2012/1557 E. , 2013/1896 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 08/11/2010 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/10/2011 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Asıl ve birleşen dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece her iki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, asıl davada, davalının 14.12.2008 tarihinde, birleşen davada 20/11/2009 tarihinde ..."e elektronik posta yazarak müvekkili hakkında kişilik haklarına saldırıda oluşturacak şekilde asılsız beyanlarda bulunduğunu belirterek manevi tazminat istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya hakaret etmediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, her iki dilekçede hak arama hürriyeti kapsamını aşan, kişilik haklarına saldırı oluşturan beyanlar bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar gününde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 10/2. maddesi gereğince ise; manevi tazminat davalarında davanın kısmen reddî durumunda, karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. Bu kapsamda, mahkemece, davalı lehine, davacı tarafa verilen vekalet ücreti kadar ücreti vekalete hükmedilmesi gerekirken davacı taraf lehine verilen vekalet ücretinden daha fazlaya hükmedilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
3-Davalı tarafından 14/12/2008 tarihinde ...."e gönderilen elektronik postada, davacı hakkında ve dava dışı Bölge Müdürü hakkında bir çok kez dilekçe verdiği, ihaleye fesat karıştırmakla suçladığı, ancak soruşturulmadığı, yine davacı ve dava dışı Bölge Müdürünü ihaleye fesat karıştırmak, kurumu zarara uğratmak, kurum itibarını zedelemekle suçladığını,birde evli olan müdürün, dul olan abide müdürü ile eşi ve çocuklarını ülkede bırakarak yurt dışına tatile çıktığı, bu durumun ne kadar normal veya toplum değerleri ile bağdaştığı yazılıdır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olayda;
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davacı hakkında davalının şikayeti üzerine yapılan disiplin soruşturması sonucunda, davacının ihalelere giren gerek davalı gerekse diğer isteklilerin aleyhine uygulamalar yaptığı, yapılan yanlışlıklardan diğer komisyon üyelerinin
haberinin olmadığı, kararların davacı tarafından alındığı, ihalelerde sürekli hata yaptığı, idarenin istediği belgeleri içermediği halde isteklilerle sözleşme imzaladığı gerekçeleri ile disiplin yönünden maaştan kesme, kınama gibi değişik cezalar önerilmiş, cezai yönden suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir. ......Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/218 esas sayılı dosyasında da davacı hakkında ihaleye fesat karıştırmak suçundan dava açılmıştır. Yine dosya kapsamından davacı ve dava dışı Bölge müdürünün yanlarında başka kişiler olduğu halde yıllık izinlerinin bir kısmını 2008 yılında İran"da, 2009 yılında ise ..."da
geçirdikleri ve bu konuda davacı hakkında soruşturma yapıldığı anlaşılmaktadır Bu kapsamda mahkemece şikayet için yeterli emarenin bulunduğu kabul edilerek asıl davada (14.12.2008 tarihli şikayet dilekçesi için ) istenen tazminatın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davacı yararına, (3) nolu bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 07/02/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.