Ceza Genel Kurulu 2017/178 E. , 2017/327 K.
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 22.04.2014
Sayısı : 32-250
Sanık hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, İzmir 10. Asliye Ceza Mahkemesince 20.10.2011 gün ve 548-650 sayı ile, eylemin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince 18.06.2012 gün ve 443-202 sayı ile, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın TCK"nun 37/1. maddesi delaletiyle 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.12.2013 gün ve 2806-7628 sayı ile;
"...a- Mağdur ..."den sanık ..."a doğrudan yönelen haksız tahrik teşkil eden bir söz ya da davranış bulunmadığı halde, sanık ... hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,
b- Kabule göre de; sanık ... hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanırken uygulama maddesi olan TCK.nun 29. maddesinin karar yerinde gösterilmemesi..." isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 22.04.2014 gün ve 32-250 sayı ile;
"...Mağdur ..."in sanık ..."un kız kardeşi ...ile evlilik dışı ilişki yaşaması, bundan dolayı sanık ..."ın da dahil olduğu tartışma olayı sırasında, aksi kanıtlanamayan savunmaya göre, mağdur ..."in olay yerine elinde bıçak ile gelmesi, tüm savunma, mağdur beyanı ve diğer tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ile sanığın mağdur ..."i mağdurdan kaynaklanan haksız tahrik altında kasten yaraladığı" gerekçesiyle önceki hükümde direnerek sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.03.2016 gün ve 237890 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 393-1951 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.02.2017 gün ve 429-437 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Coşan Mencük hakkında kasten yaralama suçundan kurulan kamu davasının düşmesine dair hüküm temyiz edilmeksizin, sanık ... Sayı hakkında kasten yaralama, sanık ... hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, sanığın direnme kararından sonra temyiz aşamasında ölmesi hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...’ün direnme hükmünden sonra 12.12.2016 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi halinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hallerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...’ün direnme hükmünden sonra 12.12.2016 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkındaki direnme hükmünün, gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp ölümün yerel mahkemece tespiti ile sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nun 64 ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.04.2014 gün ve 32-250 sayılı direnme hükmünün, güncel nüfus kayıt örneğinde sanığın direnme kararından sonra 12.12.2016 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak, sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nun 64 ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.