1. Hukuk Dairesi 2014/6709 E. , 2015/11453 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : URLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2013
NUMARASI : 2011/246-2013/640
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.10.2015 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı Z.. O.. ve vekili Avukat T. A. ile temyiz edilenler vekili Avukat A. Ö. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan F. Ş."ün mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ... ve 231 parsel sayılı taşınmazları yeğeni davalı S."a temlik ettiğini, onun da .. sayılı parseli annesi davalı Zehra"ya satış suretiyle temlik ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürerek, muris muvazaası nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, ... parselin Almanya"dan davalı Z."nın gönderdiği parayla muris F. adına satın alındığını, murisin de hastalığı döneminde kendisiyle ilgilendiği için yeri davalı Serap"a devrettiğini, temliklerin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalı Serap"a, ondan da 230 parselin davalı Zehra"ya satış suretiyle temlik edildiği, dosya kapsamı ile davalı Serap"ın murise hastalığı döneminde para gönderdiği, maddi yardımda bulunduğu, satış bedelinin para dışında hizmet şeklinde de ödenebileceği, taşınmazın temlikini murisin davalıya minnet duygusu ile yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; muris F. Ş."ün 13.05.1991 tarihinde üçüncü kişiden satın alarak edindiği 231 ve 230 parsel sayılı taşınmazları 08.05.2009 tarihli akitle yeğeni davalı Serap"a temlik ettiği, ondan da 230 parseli 08.12.2009 tarihli akitle davalı Zehra"ya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; muris F. Ş."ün 1955 doğumlu, bekar ve çocuksuz olduğu, davacının murisin kız kardeşi, davalıların ise murisin kız kardeşi ve ondan olma yeğeni oldukları, murisin Urla"da kendi evinde, davalıların ise Almanya"da yaşadıkları, murisin davalı Serap"ı kendi çocuğu gibi gördüğü, murise 27.10.2009 tarihinde Özel .... Hastanesi"nde “rektum CA ve akciğer batın içine yaygın metastaslı” kanser teşhisi konulduğu, çekişme konusu taşınmazların davalılara satış suretiyle devredildiği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Hukuk Genel Kurulu"nun 29.4.2009 günlü 2009/1-130 sayılı karar). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Diğer taraftan, davalı Zehra"nın dava konusu 231 sayılı parselin 1991 yılında muris adına üçüncü kişiden edinilmesinde satış bedelini kendisinin ödediği yönündeki inançlı işleme dair iddianın yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiği de açıktır.
Öte yandan; aynı davacının aynı murisin davalı Serap aleyhine aynı hukuksal nedene dayalı olarak Seferihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/181 Esas sayılı dosyası ile açtığı dava bulunduğu, o davada da 643 parsel sayılı taşınmazın davalıya satış suretiyle temlikinin minnet duygusu ile yapıldığı kabul edilerek davanın 08.10.2013 tarihinde 2013/250 karar ile reddine karar verildiği, davacının temyizi üzerine Dairenin 2014/2210 esasında temyiz incelemesinin yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın satışa ihtiyacı bulunmadığı, Urla"da kendi evinde yaşadığı, tanık beyanları ile sağlık harcamalarını kendisinin karşıladığı, satış bedelinin düşük olduğu, dosya kapsamı ve dairece temyiz incelemesi yapılan diğer dava dosyası kapsamından murisin kanser olduğunu öğrendikten sonra tüm mal varlığını, çok sevdiği yeğeni davalıya ve onun annesi kız kardeşi Zehra"ya aktardığı, dava konusu taşınmazların temliki bakımından da gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu, davalı Zehra"nın inançlı işleme dair savunmasını yazılı belge ile sabit olmadığı gibi, davalılar tarafından semen yerine geçebilecek, minnet duygusunu gerektiren bir bakımın yapıldığının da ispat edilemediği sonucuna varılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin hatalı takdiri sonucunda yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenleren alınmasına, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.