1. Hukuk Dairesi 2014/2180 E. , 2015/11450 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BURHANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2009/324-2013/80
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı N. tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.10.2015 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat H. G. ile temyiz edilen davalı F.. S.. ve vekili Avukat E. P. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı N.. G.. vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleşen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve asıl davanın davalısı N. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kayden maliki olduğu 97 ada 19 parsel sayılı taşınmaz ile ..... parsel sayılı taşınmazdaki 30 nolu bağımsız bölümün kendisinden hile ile temin edilen vekaletnameyle vekil A. R. G. tarafından davalılara satış suretiyle temlik edildiğini, evinin temizlik işlerini yapan davalı N."ın Burhaniye"de edindiği mülkler nedeniyle olumsuzluk yaşadığı dönemde N. "ın eşi olan vekilin kendisine yardımcı olacağını söyleyerek hulus ve saffetinden faydalanıp vekaletname aldığını, N. ve diğer davalı Fesih"in de vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, satış iradesinin bulunmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı N. , dört yıldır davacının bakımını yaptığını, dava konusu .... ada 19 parsel sayılı taşınmazı 39.000,00 TL ye satın aldığını, satış bedelini davacıya ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davanın davalısı Fesih, daha önce davacıdan başka bir arazi satın almak üzere anlaştığını, yerin paylı olduğunu, diğer paydaşın rızasını alamayacağını düşündüğü için yeri satın almaktan vazgeçtiğini, bunun üzerine davacının teklif ettiği dava konusu taşınmazı 120.000,00 TL ye satın aldığını, satış bedelinin 60.000,00 TL ni ödediğini, kalan kısmın da bir yıl içerisinde ödenmesini kararlaştırdıklarını, davacının satıştan haberi olduğunu, eşyalarını toplaması için evde kalmasına bir kaç kez izin verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu .... ada 19 parsel sayılı taşınmazın vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle davalı N. "a temlik edildiği, vekilin eşi olan davalı N."ın iyiniyetli olmadığı, adı geçenin Burhaniye Asliye Ceza Mahkemesinde sonuçlanan dolandırıcılık suçundan beraat etmiş olmasının mahkemeyi bağlamayacağı, asıl davanın kabulü gerektiği, birleşen dava bakımından ise davalı Fesih"in dava dışı vekil ile davacıyı zarara uğratmak hususunda birlikte hareket ettiklerine dair delil olmadığı, satışın geçerli olduğu, Burhaniye Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/468 Esas sayılı dosyadaki davalı N. "ın beyanları ile davalı Fesih"in satış bedelini ödediğinin belli olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı A.. G.."in 1937 doğumlu bulunduğu, Hollanda"dan emekli olup, yaz aylarını Burhaniye"de geçirdiği, davacının 28.08.2008 tarihinde, .... ada 19 ve .... parsel sayılı taşınmazdaki 30 nolu bağımsız bölümü dilediğine satma yetkisini içerir vekaletnameyi A. R. G. "ya verdiği, vekilin çekişme konusu ... ada 19 parseli eşi davalı Nurhan"a, 5990 parsel sayılı taşınmazdaki ... nolu bağımsız bölümü ise davalı Fesih"e 29.08.2008 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, çekişme konusu ...... ada 19 parsel sayılı taşınmazın vekil A. R. G. tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle vekilin eşi davalı Nurhan"a temlik edildiği belirlenmek suretiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiş olması doğrudur. Davalı N."ın temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
Davacının temyiz itirazlarına gelince; dosya kapsamı ile yaşlı olan davacının yaz aylarını Burhaniye"de geçirdiği, evinin temizliğini, davacının bakımını bir kaç yıldır davalı N."ın yaptığı, davacının Burhaniye" de birden fazla taşınmazı olup, daha önce başka bir taşınmazının satımı konusunda davalı Fesih ile anlaştıkları, ancak daha sonra davalı Fesih"in yeri almaktan vazgeçtiği, bilâhare birleşen davaya konu olan 5990 parsel sayılı taşınmazdaki 30 nolu bağımsız bölümün vekaletin tanziminden bir gün sonra asıl davaya konu olan 97 ada 19 parsel sayılı taşınmazla birlikte aynı akitle davalı Fesih"e satış suretiyle devredildiği, davalı Fesih"in savunması ve tanık olarak dinlenen vekilin beyanından satış bedelinin davacıya ödenmediği görülmektedir. Öte yandan, Fesih, emlak işleri ile uğraşan, müteahhitlik yapan davalı Fesih"in, vekil ve davalı N. ile birlikte Burhaniye Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/468 Esas sayılı dosyasında dolandırıcılık suçundan yargılanmış ve dava beraatle sonuçlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, vekilin vekaletnamesinde satış yetkisinin olması onun özen borcuna aykırı hareket edebileceği anlamına gelmez. Dava dışı vekil A. R. G."nın davacının yaşlılığından ve yalnızlığından faydalanarak satış vekaletini bir şekilde hile ile ele geçirdiği, vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle taşınmazları vekaleti aldıktan bir gün sonra kendi eşi Nurhan"a ve davalı Fesih"e sattığı sabittir.
Diğer taraftan, davalı Fesih"in emlak işi ile uğraştığı, davacıyı daha önce taşınmaz alış verişi nedeniyle tanıdığı, dava konusu taşınmazın satış bedelini ödediğine dair yazılı belge sunamadığı gibi satış bedelinin bir kısmını ödemediğini savunduğu, ayrıca, satışa rağmen taşınmazı davacının ve çocuklarının kullanmasına müsaade ettiği, ancak eldeki dava açıldıktan sonra elatmanın önlenmesi istemiyle dava açtığı görülmektedir.
Öyleyse, davalı Fesih"in vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, başka bir deyişle Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı, iyi niyetle edinen kişi konumunda bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Ayrıca, davalı N."ın davalı Fesin"in satış bedelini ödediğini söylemiş olması da, davalı Fesih"in savunması karşısında sonuca etkili görülmemiştir.
Hâl böyle olunca; birleşen davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 07.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.