2. Hukuk Dairesi 2016/418 E. , 2016/10342 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVALILAR : 1-...
2-...
3-...
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı kadın, dava dilekçesinde davalılardan eşi olan ...’in, kendi adına kayıtlı olup, tarafların aile konulu olarak kullandıkları taşınmazı, kendisinin rızası ve haberi olmadan davalılardan ...’a, ..."ın da davalılardan ..."a satarak devrettiğini belirterek davalı ... adına oluşan tapu kaydının iptali ile eşi davalı ... adına tescilini talep etmiş, mahkemece, " davalı ... ve davalı ... arasındaki devirde davacının üçüncü kişi konumunda olduğu ve şahsi hak talebinin davalı ...’a karşı dikkate alınmayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinde yer alan hukuki korumaya dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; aile konutu niteliği taşıyan dava konusu taşınmazın, davacının eşi ... tarafından 24.02.2009 tarihinde davalılardan ..."a devredildiği, ...’ın da 23.11.2010 tarihinde taşınmazı davalılardan ..."a devrettiği, davacı ve davalı eşin çocukları ile birlikte evlendikleri tarihten itibaren dava konusu taşınmazda oturmaya devam ettikleri anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine göre. "‘Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki haklan sınırlayamaz." Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir.
Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak "belirli olan" bir işlem için verilebilir. Türk Medeni Kanununun 193. maddesi ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, "aile birliğinin" korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunu devredemez. Aile konutunun devredilmesi ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir. Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir (GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası, 41-42 sh.).
Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutunu diğer davalı ..."a devretmiş, bu işlem sırasında davalı eş tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Davalı tanığı ... de, davalı ..."ın evi satın alacağı sırada birlikte taşınmaza bakmaya gittiklerini ve evde bulunan davacı kadının, davalı eşine ve davalı ..."a kızdığını beyan etmiştir. Bu sebeple davalı ...’ın da, taşınmazın aile konutu niteliğinde bulunduğunu ve taşınmazı kendisine devreden ... üzerindeki tescilin yolsuz olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği kabul edilmelidir,
Türk Medeni Kanununun 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan satış işlemlerinin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 tarih ve 2013/2- 2056U-2015/I201K sayılı kararı) Öyleyse davanın kabulü gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 26.05.2016 (Prş.)
5-AB/HA/SS