Ceza Genel Kurulu 2017/482 E. , 2017/320 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza
Vergi Usul Kanununa muhalefet suçundan sanıkların beraatine ilişkin, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.05.2010 gün ve 1540-593 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Ceza Dairesince 28.10.2015 gün ve 2792-6341 sayı ile;
“Aykar Enerji Akaryakıt Tur. İnş. Nak. Ltd. Şti"nin yetkilisi ve ortakları olan sanıkların, Sera Akaryakıt Ür. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti tarafından düzenlenen 31.12.2006 tarihli sahte faturayı yasal defterlerine kaydederek kullandıklarının iddia olunması karşısında, dosya içinde örneği bulunan 26.06.2009 tarihli vergi tekniği raporu gereğince Sera Akaryakıt Ür. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti yetkilisi veya yetkilileri hakkında 2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan dava açılıp açılmadığı, açılmışsa akıbeti araştırılıp bu dava ile birleştirilememesi halinde, dava dosyası celp edilip incelenerek özetinin duruşma tutanağına geçirilmesi, bu davayı ilgilendiren ve sahteliği belirleyen delillerin onaylı örneklerinin dava dosyasına intikal ettirilmesi, faturanın gerçek alım satım karşılığı olup olmadığının tespiti bakımından, mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine ilişkin ticari teamüle uygun kanıtlama yeteneği olan geçerli ödeme belgeleri ve satıcının kasasına ya da banka hesabına girip girmediğinin tespiti ile, faturayı düzenleyen mükellefin yeterli üretimi, mal girişi ya da stoğu olup olmadığı dikkate alınarak, faturayı düzenleyen ile sanıkların yetkilisi olduğu şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılması, sanıklardan ..."un şirket müdürü ve ortağı, diğer sanık ..."in ise sadece ortak olduğu da dikkate alınıp sorumluluklarının değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 20.01.2016 gün ve 975-33 sayı ile;
"...Sanıklar ve müdafileri değişmeyen savunmalarında, suçlamaları kabul etmemişler ve müvekkillerinin gerçek hizmet alım satımına dayanmayan fatura kullanıp devleti zarara uğrattığı yolunda delil olmadığından beraat kararı verilmesini talep etmişlerdir.
Bilirkişiler bilirkişi raporlarında açıkça,
Her şeyden önce sanıkların ortakları bulundukları şirketlerin iş yerinde envanter sayımı yapılmadığı, bu nedenle vergi kaybına neden oldukları yönünde delil olmadığı ve davanın varsayıma dayalı açıldığını beyan etmişlerdir.
Bozma kararı aynen gerekçeli karara geçirilmiş olup
1-Belirtilen araştırmaların yapılması 2006 takvim yılı gözetildiğinde hayatın olağan akışına ve hukuka aykırı olduğu gibi mahkemenin hazırlık soruşturması yapma gibi bir görevi bulunmamaktadır.
2-10 yıl öncesine ait mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim tesellüm belgeleri, bedellerin ödendiğine ilişkin belgeler gibi hususların tespiti de hayatın olağan akışı ve hukuka uygun deliller olarak görülmemiş,
Bozma kararına uyulması halinde sadece zamanaşımı süresine kadar muhtemelen davanın sürüncemede kalması sonucunun doğacağı, araştırılma yapılması istenilen tarih ve hususlar gözetildiğinde, araştırmadan yasal sonuç alma imkânı görülmediği..." gerekçesiyle önceki hükümlerde direnmiştir.
Bu hükümlerin de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.03.2016 gün ve 97658 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 607-1032 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince 20.02.2017 gün ve 236-1344 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı Vergi Usul Kanununa muhalefet suçunun sübutu bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, sanıkların aleyhine olan bozma kararından sonra yapılan yargılamada, sanık ... ve sanıklar müdafilerine bozma ilamı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanık ... adına çıkarılan davetiyenin ise bila ikmal iade edildiği, mahkemece sanıklardan aleyhe olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan, müdafilerinin dinlenilmesi ile yetinilip önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.01.2016 gün ve 975-33 sayılı direnme hükümlerinin, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.