14. Hukuk Dairesi 2014/11856 E. , 2015/2712 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.11.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili; davacıların kayden paydaşı oldukları 122 parsel sayılı taşınmazda davalı belediye tarafından yapılan imar uygulaması sonucunda çok sayıda imar parsellerinin oluşturulduğunu, ancak davacıların ev ve bahçe olarak kullandıkları kısımlardan bahçe bölümünün davalı İsmail adına 7788 ada 2 sayılı imar parseli olarak tescil edildiğini, oysa davalının bu yerle ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek; tapu iptali ve tescil isteğiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı belediye vekili; davalı belediyeye husumet yöneltilemeyeceğini ve esasende tescilin dayanağı olan idari işlem iptal edilmediği sürece davacı tarafın tapu iptali talebinde bulunamayacağını belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı ise, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece; "kadastral parselin eski hale iadesi halinde yüzlerce parsel ve malikin olumsuz etkileneceği, sorunun ancak belediyece yapılacak imar uygulaması ile veya oluşan zararın tazmin yoluyla giderilebileceği, bunun haricinde verilecek kadastral parselin eski haline iadesi kararının fiilen uygulanma imkanının da mevcut olmadığı; ayrıca 3194 sayılı imar kanununun 18. Maddesi uyarınca imar parseli malikine karşı yapı sahibinin korunduğu" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Somut olayda; davacılardan ..."in, çekişme konusu 7788 ada 2 sayılı imar parselinin oluşumuyla ilgili ... Belediye Encümeninin
07.09.2004 tarih ve 1103 sayılı Islah İmar Planı Uygulamasına ilişkin kararınının davacıya ait parsel yönünden iptali istemiyle açtığı dava sonucu "dava konusu işlemin iptaline" dair verilen ... İdare Mahkemesi"nin 30.10.2007 tarih ve 2005/1529 Esas, 2007/2533 Karar sayılı ilamını derecattan geçmek suretiyle 10.05.2012 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamıyla sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği) bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Böylesi bir durumda da dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; Anayasanın 125/1 maddesinde " idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır" ve 138/son maddesinde "Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır, bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez, bunların yerine getirilmesini geciktiremez" hükümleri öngörülmüştür. Yargı mercilerince verilen kararlar yönetime uygun biçimde kesin hüküm niteliğini kazandığında "Lazım-ül icra" (uygulanması gereken) duruma gelirler ve sonradan oluşan fiili durum, mahkeme (idari yargı) kararının uygulanmasına engel teşkil edemez. Böyle bir düşünce hukuk devleti anlayışıylada bağdaşmaz. Kaldı ki mülkiyet hakkı yine Anayasanın 35. maddesiyle teminat altındadır. Mülkiyetin nasıl el değiştirebileceği ve nasıl tahsis edilebileceği yasalarda belirlenmiş olup, olayda böyle bir işlem ya da tahsis de yoktur. Fiili durumda ortaya çıkan güçlükler ve infaza ilişkin sıkıntılar, kesinleşen yargı kararları doğrultusunda ilgili idareci yeniden yapılacak imar düzenlemeleriyle çözümlenebilir ancak bu güçlük ve sıkıntılar gerekçe yapılmak suretiyle yolsuz tescilin korunamayacağı da kuşkusuzdur.
Diğer taraftan; kadastral parselin ihyasının imar uygulamasıyla kadastral parsel sınırları üzerinde oluşturulan imar parsellerinin kadastral parsel içerisinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ile eski hale getirilerek tescili suretiyle mümkün olunabileceği; bu durumda da ihyası istenen kadastral parselin çap sınırları içerisinde kalan imar parsellerinin tamamının tespitiyle kayıt maliklerinin davada yer almaları gerektiği de açıktır.
Hal böyle olunca; öncelikle ihyası istenen kadastral parsel üzerinde oluşturulan imar parsel maliklerinin tespit edilerek taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın ve yanılgılı gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.