1. Hukuk Dairesi 2014/890 E. , 2015/11296 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2013
NUMARASI : 2009/25-2013/78
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.10.2015 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Ö. K ile temyiz edilenler vekili Avukat İ. A. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden dahili davalı O.. Ç.. gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkin olup mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları A.G. "ün üzerinde dört katlı binası bulunan 4481 parsel sayılı taşınmazını kızlarından mal kaçırmak ve yalnızca üç erkek evladına mal etmek amacıyla ve muvazaalı olarak önce güvendiği O.. Ç.."a satış göstererek devrettiğini, O."ın devraldığı binada, giderleri muris tarafından ödenerek, taşınmazda kat mülkiyeti tesis ettirildiğini, daha sonra O. "ın bağımsız bölümleri davalı erkek kardeşlerine satış göstererek temlik ettiğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı, davalıların ise alım güçlerinin bulunmadığını, yapılan tüm devirlerde satış bedeli ödenmediğini, taşınmazın devrinde gösterilen satış bedelinin de gerçek bedelin çok altında olduğunu ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, mirasbırakanın paraya olan ihtiyacı nedeniyle taşınmazını sattığını, murisin O. ile görüşüp parayı hazır etmeleri halinde daireleri geri satabileceğini öğrenmeleri üzerine dava konusu daireleri satın aldıklarını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı olan A. G. "ün 21.7.2008 tarihinde evli öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızları M. , G. ve E.. ile davalı oğulları Yılmaz, C. ve M.ile dava dışı eşi E. "ı bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 4481 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazının tamamını 28.2.2005 tarihinde sonradan davaya dahil edilen O.. Ç.."a satış yoluyla temlik ettiği, onun da 31.3.2006 tarihinde taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti tesis edildikten sonra 13.4.2006 tarihinde 2 no"lu mesken vasıflı bağımsız bölümü davalı C. "a, 3 no"lu mesken vasıflı bağımsız bölümü davalı Mesut"a, yine aynı taşınmazdaki 4 no"lu mesken vasıflı bağımsız bölümü davalı Y. "a, 1 no"lu bağımsız dükkan vasıflı bölümü ise her üç davalıya 1/3"er paylarla 29.9.2006 tarihinde sattığı, davacıların; mirasbırakanlarının yapmış olduğu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 706., Türk Borçlar Kanunu"nun 237. ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın maddi durumu yerinde olup mal satmaya ihtiyacının olmadığı, ara malik O. ve ondan devralan davalıların dava konusu taşınmazları alım gücünün bulunmadığı, murisin köylüsü ve ahbabının oğlu olan ara malik O."ın taşınmazı hiç kullanmadığı, taşınmazların satıştan önce ve sonra hep muris ve murisin oğulları tarafından kullanıldığı, taşınmazın gerçek değeri ile akitteki değeri arasında fahiş fark bulunduğu, dava konusu üzerinde 4 katlı bina bulunan taşınmazın murisin tek taşınmazı olduğu, mirasbırakanın muvazaalı işlemi önce O."ın babasına teklif ettiği, onun kabul etmemesi üzerine O."ı aracı kıldığı, murisin davalı oğullarına aracı kişi kullanmak suretiyle yaptığı temlikin bedelsiz olduğu olaylara dayalı tanık ifadeleri, ara malik O."ın beyanı ve dosya kapsamı ile de sabittir.
Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın erkek evlatlarına ara malik aracılığı ile yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.