1. Hukuk Dairesi 2014/16647 E. , 2015/11292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2014
NUMARASI : 2011/395-2014/253
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.10.2015 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat M. M. ile temyiz edilen davacı R.. O.. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi S. A. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup mahkemece, davacının bedelde hataya düşürüldüğü, dava konusu satış işleminin davacının iradesinin fesada uğratılması sonucu gerçekleştirildiği belirlenerek davalıya satılan 7490 ve 7492 sayılı parsellerdeki davacıya ait 13671/460800"er payın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile tapu iptal ve tescile yönelik hükmün ONANMASINA.
Ancak, satış bedelinin davalıya iadesi yönünden taraflarca, usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı halde ve mahkemece sadece tapu iptal ve tescil isteği yönünden hüküm kurmakla yetinilmesi gerekirken, 6100 sayılı HMK’nın 26. ( 1086 sayılı HUMK’ nın 74.) maddesinde düzenlenen istekle bağlılık ilkesi gözardı edilerek talep aşılmak suretiyle "satış bedeli olarak davacıya ödenen 320.000,00 TL"nın davacı tarafından davalıya iadesine" de karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; satış bedeli olarak ödenen miktarın resmi senette yazılı olan miktar olduğunun kabulü zorunlu olup, bunun aksinin davacı tarafından resmi senetle aynı kuvvetteki yazılı delille ispatlaması gerekeceği de tartışmasızdır.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedene hasren(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 05.10.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
1) Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde harca esas değer 15.000.-TL olarak gösterilmiş ve harç buna göre alınmıştır. Oysa keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile davaya konu taşınmazların dava tarihi itibariyle değeri 4.143.708.-TL olarak belirlenmiştir. Harç tamamlatılmadan yargılamaya devam edilmiş olması Harçlar Kanunu"nun 30. maddesindeki düzenlemeye aykırıdır. Karar bu nedenle bozulmalıdır.
2) Davacı, davalı tarafın yanıltması sonucu, dava konusu Ankara İli, .... İlçesi, .... Köyü"nde bulunan 7490 ve 7492 sayılı parsellerdeki hisselerini davalıya gerçek değerinden düşük bedelle sattığını iddia ederek tapu iptal ve tescil istemiştir.
Mahkemece dava kabul edilmiş; karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, davaya konu taşınmazların tapu kayıtları, satış senedi, keşif bilirkişi raporları, tanık beyanları ve diğer dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde: Davaya konu her iki parselin tapu kayıtlarında satış tarihi itibariyle Etibank Genel Müdürlüğü ve Ankara E.H.D. İşletme Müessesi Genel Müdürlüğü lehlerine enerji nakil hattı geçirilmek üzere iki ayrı irtifak hakkı bulunduğu ve bu parsellerin tamamının bedelsiz terkedileceği şerhinin bulunduğu, taşınmazların bu durumları nedeniyle de vergisinin de 1/10 oranında ödendiği, davacının da etraftan duyduğu kadarıyla bu takdiyatlar nedeniyle taşınmazların önemli bir değer ifade etmediğini düşündüğü anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacı riskli taşınmazları satarak elden çıkarmak istemiş, davalı da bu riskleri üstlenerek davacı hisselerini satın almıştır. Bu halde, bedelin düşük olmasından doğal bir şey olamaz. Davalının hile ile davacıya satışa ikna etmesi durumu yoktur. Zira, davacının satış iradesi vardır. Bedelin düşük olması tek başına hileyi kanıtlamaz. Kaldı ki, satış bedeli toplamının 1.115.000.-TL olduğu, davacının iddia ettiği gibi 320.000.-TL olmadığı da anlaşılmaktadır.
O hâlde, tapu iptali ve tescil isteminin reddi gerekirken; mahkemece, kabul edilmiş olması doğru olmayıp, karar bu nedenle de bozulmalıdır.
3) Mahkemece, tapu iptali ve tescil kararı ile birlikte, satış bedelinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine de karar verilmiştir. Dairemiz çoğunluğunca hükmün tapu iptali ve tescile ilişkin bölümü onanmış, bedelin iadesine ilişkin bölümü ise bozulmuştur.
Bir hüküm, davanın taraflarından yalnız biri tarafından temyiz edilirse, Yargıtay temyiz edilen hükmü temyiz eden aleyhine olarak bozamaz, buna aleyhe bozma yasağı denir.
Karar, sadece davalı tarafından temyiz edildiğine göre, davalı aleyhine bozma kararı verilemez. Mahkemenin satış bedelinin davalıya iadesine karar vermesi davalı yararına bir durum olduğundan, Dairemiz çoğunluğu tarafından bedel yönünden verilen bozma kararı davalının aleyhine olup, aleyhe bozma yasağı ilkesine aykırıdır.
Yukarıda, 1, 2 ve 3 nolu bentlerde gösterdiğim nedenlerle Dairemiz çoğunluğunun kısmen onama kısmen bozma kararına katılmıyorum.