10. Hukuk Dairesi 2017/1148 E. , 2017/3789 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, davacının hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan ... hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Hak düşürücü süreyi düzenleyen 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi, ya da, çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki, sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde,
Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Mahkemece, ücret ödeme bordroları ve puantaj cetveli kayıtlarına göre davacının çalışmasının en son 29.01.1999 olduğu bu nedenle dava tarihi olan 15.06.2006 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı 15.11.1994-01.01.2005 tarihleri arasında kesintisiz davalı kapanan belediyede çalışığını ancak 15.11.1994-16.06.2000 tarihleri arasındaki çalışmasının kurum bildirilmediğini dava konusu etmiştir. Hal böyle olunca kesintisiz çalışma iddiası olduğundan yukarıda ilkeleri ortaya konulan hak düşürücü sürenin hesaplanması için kesintisiz çalışma süresinin sonu, hak düşürücü sürenin hesabında başlangıç tarihi olarak dikkate alınmalıdır. Davacının işe giriş bildirgesi 15.06.2000 tarihinde davalı belediye tarafından kuruma verilmiş ve bu tarihten sonra çalışmaları kurum kayıtlarına eksiksiz olarak bildirilmiştir. Davacı 01.01.2005 tarihine kadar kesintisiz çalıştığını belirtmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, bozmadan sonra dinlenen ve davacının çalışmasını doğrulayan ve İl Özel İdare tarafından bildirilen tanıkların davalı belediye çalıştıklarına dair kurum kayıtları araştırılmalı, dava edilen dönem için başka bordro tanıkları araştırılmalı ve tespit edilecek tanıklardan resen seçilecek tanıklar dinlenmeli, davacının çalışmasının varlığı,ne zaman sone erdiği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı ve buna göre hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmalıdır.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme, araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.04.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.