Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 29.08.1977-31.12.1986 tarihleri arasında sürekli olraka geçen sigortalı çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının davalıya ait işyerinde 29.08.1977-31.12.1986 tarihleri arasında geçen davalı kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının davalıya ait işyerinde 29.08.1977-10.08.1979 ve 01.09.1979-22.11.1984 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının kabulü ile Kuruma eksik bildirilen sürelerin tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin tetkikinden davacının davalı işverence 29.08.1977 tarihli işe giriş bildirgesi ile işe girişinin ve 22.11.1984 tarihine kadar kısmi çalışmalarının bildirildiği, davacının tesbit istediği tarihler arasında 14.08.1979 - 26.08.1979 döneminde 86158 işyeri nolu başka bir işverene ait işyerinden bildirim yapıldığı, İzmir 3.İş Mahkemesinin 1986/354 Esas nolu dosyasında görülen işçilik alacakları ile ilgili davada davacının 15.08.1975-16.02.1986 tarihleri arasında çalıştığının kabulü ile sonuca varıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Diğer yandan, işçilik alacakları ile ilgili davada verilen karar tesbit davası için güçlü delil niteliği taşımakla birlikte kesin hüküm niteliğinde değildir.
Yapılacak iş, davacının tesbitini istediği 29.08.1977-10.081979 ve 01.09.1979-22.11.1984 tarihleri arasındaki süreyle ilgili olarak eğer varsa davalı işverenin ücret bordrolarında davacının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de işverence SSK’ya verilen dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, dönem bordroları yok ise işverenin komşu işyerlerinin kayıtlara geçmiş kişileri veya benzer işi yapanların kayıtlara geçmiş kimseleri tespit edilip dinlenmek, işyerine ilişkin Kurum şubesinde bulunan işyeri dosyası ile, davacıya ait işyerindeki şahsi dosyalarını celbetmek, muhtasar vergi beyannamelerini incelemek ve tüm deliller toplandıktan sonra delilleri takdir edip ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davalı işverene iadesine, 30.01.2007. gününde oybirliğiyle karar verildi.