10. Hukuk Dairesi 2016/918 E. , 2017/3748 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Tüzel kişi işverenlerin ortak ve yetkililerinin kamu alacaklarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanunun 35, mükerrer 35, mülga 506 sayılı Kanunun 80. ve 5510 sayılı Yasanın 108’inci maddesinin c bendi gereğince 01.07.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 88. maddesinde düzenlenmiştir.
Dava dışı ... İletişim Ltd. Şti.’nde 04.03.2005 tarihli ortaklar kurulu kararıyla şirket dışından olmak üzere 1 yıl süre ile münferiden temsil ve ilzama yetkili olarak kabul edildiği anlaşılsa da, temsil ve ilzam yetkisinin hangi tarihte bittiği hususu araştırılıp belgelendirilmeyen davacı hakkında davalı Kurumca 2006/13697 sayılı takip ile 2005 yılından 3-12. aylar arasında ödenmeyen işsizlik primleri nedeniyle takibe geçilmesinden sonra süresi içerisinde açılan eldeki davanın yasal dayanağı kurum alacağının doğduğu tarihe göre 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesidir.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, "sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dâhil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. " hükmünü öngörmüştür.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Müteselsil borçlulukta borçlular, alacaklıya karşı, mutlak defi olarak adlandırılan, borcun sebebinden veya konusundan doğan def’ileri ileri sürebilecekleri gibi (örnek olarak müteselsil borçluluğu doğuran sözleşmenin imkânsızlık, hukuka ve ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz olduğu; alacaklının fiil ehliyetine sahip bulunmadığı; borcun bütün borçlular bakımından zaman aşımına uğramış olduğu def’ileri), her bir borçlu, alacaklı ile arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanan def’ileri de (örneğin alacaklının takibine uğrayan borçlunu ehliyetsizliği; iradesinin fesada uğramış bulunması; borcunun henüz muaccel olması gibi) ileri sürebilir.
Diğer taraftan maddede açıkça, haklı sebepler olmaksızın deyimine de ver verilmiştir. Özel nitelikteki tüzel kişilerin üst düzey yönetici ve yetkilileri yönünden primlerin ödenememesi haklı bir neden sonucu ise, prim borcundan ötürü şahsen sorumlu tutulamazlar. Diğer bir anlatımla şirketin prim borcundan müteselsilen sorumlu olan üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri, borcun haklı nedenle ödenemediği savunmasında bulunabilirler ve haklı nedenin varlığı halinde, prim borcundan dolayı Kuruma karşı işverenle birlikte mütesesilen sorumlu tutulamazlar.
Haklı nedenlerin neler olduğu konusunda, 506 sayılı Yasa"da bir açıklık bulunmamaktadır. Hangi hâllerin haklı sebep teşkil ettiği, her bir davadaki özel koşullar ile hukuki ve maddi olayların özelliklerine göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken; diğer yasalardaki düzenlemelerden yararlanılmalı ve bilhassa ... ilkeleri göz önünde tutulmalıdır.
Eldeki davada da, mahkemece 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35’inci maddesi kapsamında irdeleme yapılmış ve davacının dışarıdan ortak olması nedeniyle sorumlu olmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, öncelikle ... kurumunun prim alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibin iptali istemi ile açılan bu davada uygulanması gereken yasal mevzuat 6183 sayılı Yasaya göre özel düzenleme niteliği nedeniyle uygulama önceliği bulunan 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi olup, bu madde gereğince, tüzel kişilerde temsil ve ilzama yetkili olunması müteselsil sorumluluk hükümlerinin gerçekleşmesi için yeterli kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, davacının kanuni temsilcisi olduğu şirket tarafından ödemelerin olduğu iddia edildiğine göre, mahkemece, öncelikle davadışı şirket tarafından yapılan ödemelerin varlığı ile bu ödemelerin dava konusu ödeme emri ve ödeme emrinde belirtilen işyerinin prim borçları ile ilgisinin bulunup bulunmadığı hususlarının irdelenmesi ile ödemelerin varlığı halinde ödeme kadar olan kısım bakımından dava konusunun kalıp kalmayacağı hususunda değerlendirme yapılmalı, şayet ödeme yok ise davacının hangi tarihte temsil yetkisinin sona erdirildiği araştırılarak, ödeme emrine konu edilen 2005 yılından 3-12. aylar arası bakımından 506 sayılı Yasanın 80’inci maddesi kapsamında temsil ve ilzama yetkili olduğu döneminde ise anılan dönemle sınırlı olarak müteselsilen sorumlu olduğu gözetilerek, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 25.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.