10. Hukuk Dairesi 2017/459 E. , 2017/3729 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
Davacı tarafından sigorta başlangıç tarihinin 23.06.1984 tarihi olduğunun ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemiyle açılan davada yapılan yargılama sonucu ... 14. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen hükme karşı davalı Kurum avukatı tarafından İstinaf yoluna başvurulması ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesi davalı Kurum avukatı tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... Tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 23.06.1984 tarihi olduğunun ve 15.10.2012 tarihli dilekçesine istinaden yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istemiştir.
II-CEVAP:
Davalı Kurum, davacı hakkından sigortalılık başlangıç talebinin fiili çalışmanın ispat edilmesi suretiyle kabulü gerektiği ile hak düşürücü sürenin geçtiğini, fiili çalışma olgusu olmadıkça tespitin mümkün olmayacağını ve Kurum işlemlerinin hukuka uygun olması nedenleri ile davanın reddi gerektiğini belirtmiştir
III-MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
... 14. İş Mahkemesince, Davacının ilk kez 18.03.2013 tarihi itibari ile tahsis talebinde bulunduğu, 09.10.1964 doğumlu davacının 48 yaşını doldurduğu, 23.06.1984 sigortalılık başlangıç tarihine göre 28 yıl 8 ay 25 gün sigortalılık süresinin bulunduğu, bu sürede; SSK’na (4/a) tabi 05/11/1987–05/09/2011 tarihleri arasında sigortalı çalışmaları 5017 gün, T.C. Emekli Sandığına (4/c) tabi 15/04/1989-
14/04/1990 tarihleri arasında 450 gün, Bağ-Kur’a (4/b) tabi 20/05/1992–04/09/1992 tarihleri arasında zorunlu sigortalılık 104 gün olmak üzere toplam 5571 gün M.Y.Ö. sigortaları primi ödemiş durumda olduğu dikkate alınarak, 506 sayılı Yasanın 4759 sayılı Yasa ile değişik Geçici 81/B-e maddesinde öngörülen 25 yıllık sigortalılık süresi, 48 yaşını doldurma ve en az 5225 gün M.Y.Ö. sigortaları primi ödenmiş olma şartlarını yerine getirdiğinden, kendisine 18/03/2013 tarihini takip eden ay başı olan 01/04/2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne, Davacının 23/06/1984 tarihinde en az 1 gün hizmet aktine istinaden ve asgari ücretle çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihinin bu tarih olduğunun tespitine, davacıya 01/04/2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince; inceleme konusu davayla ilgili olarak toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, bildirgenin yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmesi ve içeriğindeki kimlik bilgilerine göre davacıya aidiyetinin belirlenmesi, 506 sayılı Kanun"un bildirgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan 9. maddesinde yer alan, işverenin, çalıştırdığı sigortalıları, bildirgelerle en geç bir ay içinde Kuruma bildirmek zorunda olduğu yönündeki düzenlemeye göre, 4447 sayılı Kanun"un yürürlük tarihi öncesinde Kuruma sunulan bildirgenin çalışma olgusunun karinesini oluşturması ve davacı yararına oluşan bu yasal karinenin aksini ortaya koyacak herhangi bir kanıtın Kurumca ileri sürülmemesi, işyerinin, uyuşmazlık konusu tarihi kapsar biçimde 506 sayılı Kanun kapsamında faaliyetinin bulunması, yasal yönteme uygun olarak gerçekleştirilen bildirgeye dayalı tescilin Kurumca çekişmesiz sürdürülmüş olması, bildirgenin düzenlendiği tarihten itibaren süregelen dönemde prim ödemesi gerçekleştirmeyen işveren hakkında, sigortalıların ... haklarını koruma anayasal yükümlülüğü altındaki Kurum tarafından herhangi bir işlem yapılmamış olmasının sigortalı aleyhine sonuç doğuramayacağına ilişkin hukuksal gerçeklik, ayrıca bilgi ve görgülerine başvurulan tanıkların da iddiayı doğrulayan aydınlatıcı ve net anlatımları karşısında, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tarihte hizmet akdine tabi 1 günlük çalışma olgusunun varlığı ve anılan tarihin sigortalılık başlangıcı olduğu belirgin bulunduğu gibi, 23.06.1984 günü sigortalılık süresinin başlangıcı olarak benimsendiği takdirde yaşlılık sigortasından aylık bağlanması başvurusu tarihi itibarıyla 506 sayılı Kanun"un Geçici 81/B-(e) maddesi kapsamında tahsise ilişkin 25 yıl sigortalılık süresi, 5.225 prim ödeme gün sayısı, 48 yaş koşullarının da gerçekleştiği açık olduğundan davanın kabulü yönündeki mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle davalı kurum avukatının istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı kurum avukatı Kurumca yapılan işlemlerin hukuka uygun ve yerinde olduğunu, davacı adına bordro verilmemesi nedeniyle çalışma süresinin yetersiz tanık anlatımları ile tespit edilmiş olduğunu ve yaşlılık aylığı şartlarının oluşmadığını belirtmiş ve resen dikkate alınacak diğer nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 506 sayılı Kanunun Geçici 81. maddesidir.
Diğer taraftan yaşlılık aylığı tahsisinde esas alınan 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılık süreleri yönünden, 2829 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasının “4 üncü maddede belirtilen hizmet süreleri toplamına; itibari hizmet süreleri ile prim ödenmemiş süreler katılmaz.” hükmü mevcuttur.
Eldeki davada, Mahkemece sigortalılık başlangıç tarihinin 23.06.1984 tarihi olduğunun tespitine ilişkin yapılan yargılama ve toplanan delillersonucunda davacının bir günlük çalışma olgusunun varlığına ilişkin belirlemeler isabetli ve yerinde ise de, davacının yaşlılık aylığı şartları ve tahsisi bakımından verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
09.10.1964 doğumlu davacının, 15.10.2012 tarihinde kuruma intikal ettiği anlaşılan dilekçesi ile sicil numarasındaki hizmetlerde hata olması nedeni ile gerekli düzeltmenin yapılmasına ilişkin talepte bulunduğu, bu dilekçenin yasal olarak tahsis istemi yerine geçmediği, 05.09.2011 tarihinde işten ayrılan davacının ilk kez 18.03.2013 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, bu istemin davalı kurumca sigortalılık başlangıç tarihinin 05.11.1987 olarak esas alınması nedeniyle, davacı hakkında 25 yıl 50 yaş 5375 gün şartlarına tabi tutarak, hem yaş, hem de (5017 gününün olması nedeniyle) gün şartının yokluğu nedeniyle reddedildiği, davacının ise tahsis talebi olan 18.03.2013 tarihinden sonra 25.06.2014 tarihi itibari ile davalı kurumdan 5434 Sayılı Yasa kapsamında geçen Yedek Subaylık hizmetlerinin birleştirilmesi talebinde bulunması ile davalı Kurumca davacı hakkında hizmet birleştirilmesine dair 2829 Sayılı Yasa kapsamında yapılan işlemle, davacının 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetleri ile çakışmayan 20.05.1992-04.09.1992 tarihleri arasında geçen 3ay 14 günlük 1479 Sayılı Yasa kapsamındaki süre ile, 15.04.1989-14.04.1990 tarihleri arasında geçen 5434 Sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerini birleştirmesi sonunda doğan prim borcunun 03.11.2014 tarihinde ödemesini takip eden 05.11.2014 tarihli 2. tahsis talebine göre ödemeyi takip eden aybaşı itibari ile 01.12.2014 tarihinden 506 Sayılı Yasa kapsamında ve sigortalılık başlangıç tarihinin 05.11.1987 esas alınması suretiyle aylık bağlandığı anlaşılmakta olup, Mahkemece davacının 18.03.2013 tarihli tahsis talebinin esas alınması yerinde ise de, bu tarih itibari ile 1479 sayılı Yasa kapsamında kurumca birleştirilmeye tabi tutulan hizmetlerine ait prim borçlarının henüz ödenmediği anlaşılmakta olup, 2829 sayılı Yasanın 7’nci maddesine açıkça aykırılık oluşturan bu durum karşısında prim borçlarının varlığına rağmen yaşlılık aylığı bağlanması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, 2829 sayılı Kanundan yararlanmak için kişiyi tüm ... kurumlarına tabi hizmet sürelerini birleştirmeye zorlamanın, ... sistemi ve amacı ile bağdaşmadığı gerçeği karşısında, ( YHGK"nun, 2002/ 21-132, 2002/ 139 sayılı kararı ile aynı yönde, 2006/21-485, 2006/ 483 ve 2010/ 10-126, 2010/ 133 sayılı kararları), davacının 18.03.2013 tarihli tahsis talep dilekçesinin tüm hizmetlerine yönelmesi karşısında, primi henüz ödenmemiş sürelerin hesaba katılamayacağı dikkate alınarak, 20.05.1992-04.09.1992 tarihleri dışında kalan süreler belirlenerek tahsis şartlarının yeniden belirlenmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gereğinin dikkate alınmaması isabetsiz olup, bozma nedenidir.
Kabule göre de, davacının isteminin 15.10.2012 tarihli dilekçesinin dikkate alınması ile bu tarihten itibaren aylığın bağlanmasıne ilişkin olması, ne var ki mahkemece 01.04.2013 tarihi itibari ile aylık bağlanmasına karar verilmesi dikkate alındığında, verilen hükmün kısmen kabul niteliğinde olması ve HMK’nun 297’nci maddesi kapsamında infaza elverişli şekilde ve kısmen kabule karar verildiğine göre 6100 sayılı HMK."nun 312 ve 323. maddelerine uygun şekilde, tarafların haklı çıktıkları oranda yargılama giderlerinin paylaştırılarak karar verilmesi gerekirken mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yargılama giderlerinin tamamının davalı Kuruma yükletilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesi"ne gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.