23. Hukuk Dairesi 2017/386 E. , 2020/3743 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili taraflar arasında 03.05.2005 tarihli alarm sistemi kurulması ve işleyişinin temini amacıyla sözleşme imzalandığını, 08.03.2007 tarihinde müvekkilinin dükkanında meydana gelen hırsızlık olayında alarmın zamanında devreye girmediğini, 130.000 TL"lik emtianın çalındığını, dükkanına da 3.000,00 TL"lik zarar verildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL"nin 08.03.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, saat 05.00"de sistemin alarm verdiğini, sözleşme gereğince müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine ""sözleşmenin 3.3 maddesine göre; müşterinin (davacının) iş yerine hırsız girmesi veya teşebbüs edilmesi halinde sistemin alarma merkezine haber vermesi ve haberi olan davalı şirketin ise durumdan müşteriyi haberdar etmesi gerektiği ancak davalının, davacının işyerine ilk kez girilmek istendiği sırada bu yükümlülüğü yerine getirmediğinin mahkemenin kabulünde olmakla, gerçek zararın kanıt yükünün de davacıda olduğu, bu itibarla olay öncesinde işletmede kalan mal mevcudunun saptanmasının gerektiği, gerçek zararın miktarı kesin olarak saptanamaz ise, hakimin kendisinin değerlendirme yapması, somut olayın özelliklerini tartışması, hakkaniyete uygun tazminat miktarını belirlemesi gerektiği ayrıca davacının sarraflığın gerektirdiği tüm beceri ve koruma tedbirlerini alması zorunlu olduğundan, muhafaza tedbirlerinin yeterince alınıp alınmadığı, bunun davacı yönünden müterafık kusur teşkil edip etmeyeceği, başka tedbirler alınmış olsaydı hırsızlık olayının önlenip önlenemeyeceği hususları üzerinde durulması gerektiği"" gerekçesiyle Dairemizce bozulmakla mahkemece uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre; davacı yanın incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre hırsızlık olayının vuku bulduğu tarihteki mal mevcudunun 145.223,72 TL olduğu, bununda yaklaşık 6,5 kg altına tekabül ettiği, davacının 2007 yılı gelir vergisi beyannamesindeki zarar miktarının 46.459,57 TL olarak bildirdiği, davacının polis kayıtlarındaki tutanakta önce 2-2,5 kg daha sonra ifadelerinde ise 4 kg altın çalındığını bildirdiği, aradaki 2 kg altın farkının derhal farkedilmesinin mümkün olacağı ve kasa mevcudunun olaydan hemen sonra tespit edilememesine, davacnının böyle bir talepte bulunmamasına göre, bilirkişilerin tahmini 4 kg altın çalınmış olabileceği görüşüne itibar edilemeyeceği, vergi dairelerine bildirilen beyannameler ile davacının bir önceki yıla ilişkin kârının 665,15 TL olmasına göre, somut olay sebebiyle çalınan altın miktarının 2 kg olabileceği, bununda birim fiyatına göre miktarın 44.540,00 TL olduğu, zira mevcut olayda gerçek zarar miktarının kesin olarak saptanmasının olanaklı bulunmadığı, dolayısıyla bu kabul doğrultusunda hesaplanacak tazminat miktarının somut olaya ve TBK"nın 50. maddesi kapmsaında hakkaniyete uygun düşeceği, sarraf ve tacir lan davacının işyerini terk ederken muhafaza tedbirlerini gerekli şekilde almadığı, tezgah üzerinde açıkta mal bıraktığı, tüm altınları kasaya almadığı, komşu işyerinden giriş imkanı veren kapının bulunmasının zorunlu olmamasına rağmen mevcut kapı yönünden kapıyı izole edecek güvenlik tedbirlerinin alınmadığı, dolayısıyla mevcut zararla davacının müterafık kusurunun bulunduğu ve bu oranında somut olaya göre % 30 olarak kabulünün uygun ve makul olacağı, durumda davacının davalıdan talep edebileceği zarar miktarının 31.178 TL olduğu ve taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, davacı tarafından fazla yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.