16. Ceza Dairesi 2020/5788 E. , 2021/1601 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : TCK"nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK"nın 62, 53, 58/9, 63/1. maddeleri uyarınca mahkumiyet kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Adil yargılanma hakkı, İHAS"nın 6, Anayasanın 36. maddeleri ile teminat altına alınan, hukuk devletinin temel gerekleri arasında kabul edilegelmiş bir hak olarak, adil bir karara ulaşılabilmesi için gerekli imkanların sağlanıp sağlanmadığına, sürecin dürüst yürütülüp yürütülmediğine ilişkin, bazı asgari güvenceler içeren bir haktır.
Sözleşmenin 6/3-b maddesine göre suç isnadı altında olan herkes, "savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma" hakkına sahiptir. Gerekli zamandan anlaşılması gereken, sanığın ve müdafiinin savunma için zorunlu hazırlıkları yapabilecekleri süredir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik uygulamalarına (1003 Albert and Le Compte/Belgium, 10.02.1983, 1004 X and Y/Austria, (Commission, admissibility), Appl. No:7909/77, 12.10.2978. 1005
Huber/Austria, (Commission, admissibility), Appl. No: 5523/72, 05.10.1974.) göre sürenin yeterliliği, her olay özelinde; davanın karmaşıklığı, müdafiin bu davadaki iş yükü, yargılamanın gelmiş olduğu aşama, sanığın ya da müdafiinin yargılama sürecindeki tutumları (AYM.Ufuk R.Çobanoğlu Başvurusu 01.02.2017 tarih 2014/6971 no) gibi kıstaslar gözetilerek yargılamayı yöneten hakim tarafından belirlenmelidir. Her halde verilecek sürenin, yargılamanın alelacele yapılmayacağı ve fakat makul sürede de tamamlanacağı teminatını içermesi gerekir.
Anayasa Mahkemesinin, 01.02.2017 tarih 2014/6971 nolu Ufuk R. Çobanoğlu ve 25.03.2015 tarih 2013/1966 nolu A. Zeki Üçok başvurularında da ifade olunduğu üzere; her ne kadar Anayasanın 36. maddesinde özel sınırlama nedenleri öngörülmemiş ise de, bu hak mutlak haklardan değildir. Bu nedenle hakkın nesnel sınırlarıyla çatışan diğer hak ve ilkeler dikkate alınmalı, aralarında adil bir denge kurulmalıdır. İHAS"nın 6/3-b ve Anayasanın 36. maddelerinde düzenlenen "savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma" hakkının, Sözleşmenin 6/1. maddesine paralel Anayasanın 141. maddesinde yer alan, "davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılması" ilkesi ile birlikte değerlendirilmesi ve bu iki hak/ilke arasında bir dengenin kurulması gerekmektedir. Buna göre; savunma için tanınacak zamanın, hem yargılamanın aceleye getirilmemesini temin etmesi, hem de makul bir sürede sonuçlandırılmasını olumsuz etkileyecek uzunlukta olmaması gerekecektir. (Aynı yönde İnceoğlu Sibel Adil Yargılanma Hakkı sh.324)
Bu cümleden olarak; mahkeme başkanının, doğrudan yargılamaya konu fiil ve bu fiilin hukuki değerlendirmesine dair makul sürede yapılacak savunmalar dışında, yargılamayı uzatmaya matuf, hiç bir hukuk düzenince korunmayan "hakkın kötüye kullanılması" niteliğindeki davranışlara müsaade etmemesinin, 5271 sayılı CMK"nın 203/1. maddesi gereğince tanınan duruşmanın yönetim ve düzenini sağlama yetki ve sorumluluğunun bir gereği olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, sanığın savunmasının alındığı 27.03.2019 tarihli celsede hazır bulunup ayrıntılı savunmasını yapan, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını sunduğu 24.09.2019 tarihli celsede esasa ilişkin savunmalarını yapmak üzere süre talep eden, talebi kabul edilerek 22.10.2019 tarihine talik edilen celseye katılan sanık ... müdafiine mahkemece tekrar esas hakkındaki savunmalarını yapmak üzere bir sonraki celseye kadar ek süre verildiği, takip eden 17.12.2019 tarihli celsede sanık ... müdafiinin esasa ilişkin savunmalarını yapmak üzere yeniden ek süre taleplerinin kabulü neticesinde duruşmanın talik edildiği ve 06.02.2020 tarihli karar celsesinde hazır bulunmayarak başka dosyaların duruşmalarına katılacağı gerekçesi ile mazeret dilekçesi verdiği görülen müdafiinin yokluğunda, CMK 188/1-2 ve 216/3. maddelerinin tanıdığı yetkiye istinaden yargılamanın tamamlanıp hükmün açıklandığının anlaşılmış olmasına nazaran, davanın karmaşıklık derecesi, müdafiinin bu davadaki iş yükü, yargılamanın gelmiş olduğu aşama sanığın ve müdafiinin yargılama sürecindeki tutumları itibariyle sanık müdafiinin, kendisine verilen yeterli süreye rağmen karar celsesine katılmayarak sözlü savunma yapmadığı, ancak 17.12.2019 tarihli dilekçesi ile yazılı olarak mütalaaya ve esasa ilişkin
savunmalarını mahkemeye bildirdiği görüldüğünden, savunma hakkının kısıtlandığı yönündeki savunmaların hukuki dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilmiştir.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık ... müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK"nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.