
Esas No: 2014/11209
Karar No: 2014/11034
Karar Tarihi: 01.07.2014
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/11209 Esas 2014/11034 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalı ...aralarındaki tazminat davasına dair.... Aile Hukuk Mahkemesinden verilen 15.07.2013 günlü ve 2006/658 E.-2013/508 K.sayılı hükmün düzeltilerek onanması hakkında dairece verilen 19.03.2014 günlü ve 2013/19123 E.-2014/4320 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davada; taraflar arasındaki nişanın davalı tarafından haksız yere ve nikah gününden bir gün önce bozulması, evlenme vaadiyle kandırılıp kızlığının bozulması nedeniyle 80.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili talep ve dava edilmiş, mahkemece; davanın reddi cihetine gidilmiş bu karar davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 19.03.2014 gün ve 2013/19123 E.-2014/4320 K.sayılı kararı ile onanmıştır. Onama kararının kaldırılarak esas kararın bozulması istemi ile davacı vekili karar düzetme isteminde bulunmuştur.
4721 sayılı TMK"nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yönünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Anılan maddeye göre nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesi için istemde bulunan nişanlının kişilik değerlerinin ağır bir şekilde ihlal edilmiş olması gerekir.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.Hukuk ve ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan ceza mahkemesi kararları kural olarak hukuk mahkemesi için kesin hüküm oluşturmaz. Ancak, aslında medeni yargıya tabi olan ve fakat özel yasa hükümleri ile ceza mahkemelerinde görülebileceği kabul edilmiş olan davalarda, ceza mahkemesi kararları hukuk mahkemesinde kesin hüküm oluşturur. Hukuk hakimi kural olarak kesinleşen ceza kararı karşısında, maddi hukuk bakımından bağımsızdır. Ancak, bu bağımsızlık sınırsız bir bağımsızlık değildir. Her ne kadar, ceza hakiminin delil yetersizliğinden beraate ilişkin olarak verdiği karar, kusurun var olup olmadığı, ölçüsü, miktarı, temyiz kudreti ve illiyet bağı gibi hususlarda hukuk hakimini bağlamaz ise de, her mahkumiyet kararı o eylemin hukuka aykırılığını tespit etmesi bakımından hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir. Hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak, ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde, ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Borçlar Yasasının 53. maddesi bir engel oluşturmaz.
Dava, nişanın bozulması ve evlenme vaadi ile kızlığının bozulması nedeniyleı manevi tazminat istemine ilişkindir. Toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre de gözetildiğinde; davalının ailesi ile birlikte davacıyı istemesi ve davacıda meydana getirdiği olumlu etki ile evlenecekleri inancına kapılan davacının, taraflar arasında meydana gelen yakınlaşma ile ve nikah günü alınması sonucunda davalının evlenmek vaadi ile davacının kızlığının bozulduğu iddiası için toplanan delillere ve maddi olgulara göre davalının nişanı haksız yere bozduğu üzerinde bir uyuşmazlık bulunmadığı görülmektedir.
II.Uyuşmazlık ise; manevi tazminat miktarı üzerinde toplanmaktadır. Manevi tazminatın oluş ve kabule göre, nişanın bozulmasında kendisinde uyandırılan güven ve evlenme vaadi ile kızlık bozulması sonucunda elem ve ızdırabının, çektiği acının giderilmesi için manevi giderim adı altında bir miktar ödemenin, fiilinin nişanlı iken kızlık ve nişanı haksız bozma neticesinde davalıdan tahsili gerektiğinden, manevi tazminatın tayini ve tahsili uygun olacaktır.
Bu miktarın tayini için, 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ışığında tarafların sosyal ve mali durumları eylemin bütünlüğü, fiilin ağırlığı, toplumsal ağırlık, beklenilen halin dışındaki fiil ile çekilen elem ve ızdırabın biraz olsun dindirilmesi ve bir zenginleşme aracı olmasına müsaade edilmeden manevi tazminat adı altında bir miktar ödemenin tayini gereklidir.Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla, davacı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 19.03.2014 tarih ve 2013/19123 E.-2014/4320 K. sayılı onama kararının kaldırılarak HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 01.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.