22. Hukuk Dairesi 2017/19074 E. , 2018/27743 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket nezdinde güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayken iş akdinin haksız feshedildiğini beyan ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı temyizi yönünden;
2-Taraflar arasında davacının davalı işyerinde geçen hizmet süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı 07.03.2007-07.03.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde kesintisiz çalıştığını iddia etmiş, Mahkemece Sosyal Güvenlik Kayıtları esas alınarak davacının 11.06.2011-07.03.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ne var ki; Mahkemece varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Dosya içerisinde bulunan Sigortalı Hizmet Döküm Cetveline göre; davacının 13.07.2007-11.03.2013 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı anlaşılmakla davacının ücret alacakları bu tarihler esas alınarak hesaplanmalıdır. Hatalı değerlendirmeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Davalı temyizi yönünden;
3-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2.fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda davacı net 1.000 TL ücret aldığını iddia etmiş, davalı davacının beyan ettiği ücreti almadığını savunmuş, Mahkemece de davacının net 1.000 TL aldığı kabul edilmiştir. Davacı tanıklarından biri davacının asgari ücret aldığını, işyerinde yemek ve yol parası verildiğini, diğer davacı ... ise davacının yol parası dahil 1.000 TL ücret aldığını beyan etmiştir. Dosyada bulunan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bildirimde davacının brüt 1.029 TL ücret aldığı görülmüştür. Her ne kadar davacı net 1.000 TL ücret aldığını iddia etmişse de dinlenen davacı tanık beyanlarıyla iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Davacının SGK kayıtlarına göre 1.029 TL ücretle çalıştığının kabulü ile hesaplama yapılması gerekirken, eksik incelemeyle hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4-Fazla mesai yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen söz konusu alacakların ödendiği varsayılır.
Fazla mesai ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, ulusal bayram ve genel tatil çalışması ile fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla mesaisi olup olmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, Mahkemece hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunda; davacı tanık beyanlarına göre davacının haftada 18 saat fazla mesai yaptığı, dini bayramların 2 günü hariç ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yaptığının kabulü ile hesaplama yapılmıştır. Ancak davacı tanıklarının davalı aleyhine açılmış davaları bulunduğu anlaşılmakla tek başına husumetli tanık anlatımına itibar edilmesi isabetli olmamıştır. Dinlenen davalı ..., davacının haftanın 5 günü 08.00-18.00 saatleri arasında çalıştığını, Cumartesi günü ise 08.00-12.00 saatleri arasında çalıştığını, ulusal bayram ve genel tatillerde ise genelde çalışılmadığını beyan etmiştir. O halde davalı tanık beyanına göre fazla mesai hesabı yapılmalı, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde ise çalışma yapılmadığı değerlendirilerek söz konusu alacak talebi reddedilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının talep halinde ilgiliye iadesine, 19.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.