Davacı 506 sayılı yasaya tabi çalışmaları ile çakışan 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının iptali ile prim borcunun bulunmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışmaları ile çakışan 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının iptali ile davalı kuruma bu sürelerle ilgili prim borcu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 1.1.1989-3.4.1991,13.11.1993-1.8.9.1997 ve 21.9.1999 tarihinden halen devam eden 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olduğu, 1993 ve 1994 yıllarında prim ödemesinin bulunduğu ihtilaf konusu dönemde 1.4.1989-31.8.1989, 1.1.1991-12.11.1993, 1.2.1994-31.3.1995,20.6.1995-20.9.l999 ve 21.12.2001-30.6.2002 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı çalışmalarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Sisteminizde çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmıştır. Gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunundaki birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olması yasaklanmış, sigortalının önceden başlayarak devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanınarak, çatışan sigortalılık sorunu çözüme ulaştırılmıştır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumuna girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3. madde I-(F) bendinde “ Kanunla Kurulu Emekli Sandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde “ herhangibir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Bağ-Kur Yasası’nın 24. madde I.II, fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere iki sigortalılığın bir arada bulunması halinde asıl olan, önceden başlayarak devam eden sigortalılıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-389 – 430 sayılı ve 29.06.2005 günlü Kararı ile 2001/21-627-659 sayılı ve 03.10.2001 günlü kararlarında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Ancak 1479 sayılı Yasa"nın 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19. maddesi ( Bu kanun ve 2926 sayılı kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primmlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin kurum alacakları takip edilmeyerek, kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103. maddesinin 1. fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kununun 104. maddesi hükümleri uygulanır. )hükmünü getirmiştir.
Somut olayda davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olduğu 1.1.1989-3.4.1991 ve 13.11.1993-18.9.1997 tarihleri arasındaki dönemlerde sigortalılık süreleri 5 yıl ve daha fazla olmadığından bu dönemlerde 1479 sayılı Yasa"nın değişik Ek 19. maddesini uyugulama alanı bulunmadığından ve önceden başlayan sigortalılık 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık olduğundan önceden başlayan 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığa değer vererek davacının 1.1.1989-3.4.1991 ve 13.11.1993-18.9.1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olarak kabul edilerek 1.4.1989-31.8.1989 ve 1.1.1991-3.4.1991 1.2.1994-31.3.1995, 20.6.1995- 18.9.1997 tarihleri arasında çakışan 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığın iptaline karar vermek davacının 3.4.1991-12.11.1993 ve 18.9.1997-20.9.1999 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığına geçerlilik tanımak, davacının 21.9.1999 tarihinden beri halen devam eden 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılık süresi 5 yıl ve daha fazla olduğundan ve prim ödemesi bulunmadığından davacının 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığını 21.9.1999 tarihi itibariyle durdurarak davacının 21.12.2001-30.6.2002 tarihleri arasında ki 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığına değer vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.