Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/439
Karar No: 2017/305

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/439 Esas 2017/305 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/439 E.  ,  2017/305 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 29.11.2013
    Sayısı : 339-406

    Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan sanığın TCK"nun 85/2, 62, 53/6 ve 63. maddeleri gereğince 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl süreyle geri alınmasına ve mahsuba ilişkin, Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.12.2010 gün ve 424-425 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılanlar ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.06.2013 gün ve 28592-16593 sayı ile;
    "...Sair itirazlarının reddine, ancak;
    İETT otobüs şoförü olan sanığın saat 16.40 sıralarında, Üsküdar Meydan İETT otobüs peronlarından, idaresindeki çift katlı DAF marka otobüse yolcu alıp, otobüsü hatalı şekilde çalıştırdığı sırada otobüsün aniden hareket ederek 5 metre ilerisinde peronda park halinde bulunan otobüse ve o anda iki otobüs arasından geçmekte olan yayalara çarpması sonucu iki otobüs arasında sıkışan yayalardan 1994 doğumlu ... ile 2006 doğumlu ...’un ölümlerine, 2003 doğumlu ... ile katılan ...’un yaşamsal tehlike geçirip, vücutlarında hayati fonksiyonlarını 2. derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde ve katılan ...’ın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmalarına asli kusur ile sebep olduğunun tespit ve kabul edilmesi karşısında; iki sınır arasında temel ceza belirlenirken adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun makul bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, asgari hadden çok az uzaklaşılarak ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise 29.11.2013 gün ve 339-406 sayı ile;
    "1985 tarihinden itibaren E sınıfı sürücü belgesi olan sanığın daha önce herhangi bir trafik kazasına karışmamış olması, İETT şoförü olarak çalışırken o tarihte İETT envanterinde kayıtlı sefere konulan çift katlı DAF marka otobüste önceden yeterli eğitim verilmeden çalıştırılmış olması, söz konusu araçların sık sık kazaya neden olduklarına ilişkin mahkememizin 08.02.2010 tarihli oturumunda tanık olarak dinlenen ... ve Hilmi Ezer isimli İETT şoförlerinin yeminli anlatımları, keza sanık müdafiinin bu yöndeki yazılı savunması ve savunmasına dayanak ibraz ettiği kanıtlar dikkate alınarak söz konusu ceza miktarı mahkememizce belirlenmiş olup somut olayda temel cezanın bu nedenle 4 yıl hapis olarak belirlenmesinin yeterli ve uygun olduğu vicdani kanısına varıldığı..." gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafi ve katılanlar ..., ..., ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.04.2014 gün ve 14714 sayılı “onama” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 262-770 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.03.2017 gün ve 152-2272 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iki kişinin ölümü, iki kişinin nitelikli, bir kişinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanması ile neticelenen kazaya asli kusurlu olarak sebebiyet veren sanık hakkında, TCK’nun 85/2. maddesi gereğince 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan hüküm kurulurken, temel cezanın 4 yıl olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığının tespitine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    İETT otobüs şoförü olan sanığın, saat 16.40 sıralarında otobüs peronlarının bulunduğu Üsküdar Meydanındaki düz ve asfalt kaplama mahalde, idaresindeki çift katlı DAF marka otobüse yolcu alıp otobüsü çalıştırdığı sırada, otobüsün aniden hareket ederek 6-7 metre ilerisindeki peronda park halinde bulunan otobüs ile o anda iki otobüs arasından geçmekte olan yayalara çarpması sonucu iki otobüs arasında sıkışan yayalardan ... ile ...’un öldüğü, mağdur ... ile katılan ...’un yaşamsal tehlike geçirip, vücutlarında hayati fonksiyonlarını 2. derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak, katılan ...’ın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları,
    Trafik kazası tespit tutanağına göre; sanığın, Üsküdar Meydan İETT peronlarının yaklaşık 27 metre gerisinde yönetimindeki otobüsü yanaştırıp daha sonra harekete geçtiği anda, bilmediği bir nedenden dolayı otobüsün hızlanarak önünde park halinde bulunan İETT otobüsüne çarptığını beyan ettiği, bu sırada iki otobüs arasındaki yayaların sıkıştıkları, sanığın asli kusurlardan park için ayrılmış veya taşıt yolu dışında kurallara uygun olarak park etmiş araçlara çarpma kusurunu işlediği,
    Daf-Tırsan Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin servis teknisyenleri tarafından yapılan incelemeye göre; kazaya karışan aracın mekanik gaz kumanda sistemine sahip DAF marka motorla tahrik edildiği, mekanik kumandanın doğası gereği sürücü kumandası dışında motorda gaz verme ve araçta kontrolsüz hızlanmanın olmayacağı, aracın motor kumanda ve mekanik tertibatında herhangi bir arıza ya da eksiklik görülmediği,
    Fren Teknik Otomotiv ve Sanayi Ticaret Limited Şirketinin muayene mühendisi tarafından yapılan incelemeye göre; vitesin "N" konumundan "D" konumuna alındığında gaz pedalına basmaya gerek kalmadan aracın kuvvetli bir şekilde harekete geçtiği, bu durumda aracı kontrol etmek için fren pedalını kuvvetlice kullanmak gerektiği, ölçülen fren kuvvetlerinin ulusal taşıt ve muayene yönetmeliğindeki ölçütleri sağladığı,
    İETT Genel Müdürlüğünün Araç Bakım Onarım Daire Başkanlığınca düzenlenen komisyon raporuna göre; "anvale"nin, kalkış ve sürüş esnasında şoförün müdahalesi olmaksızın aracın aniden ve kontrol dışı süratinin artması veya gaz pedalının basılı konumda kalması durumu olduğu, kaza olayında ise bu durumun mevcut olmadığı, sanığın güçlü ivmelenme gösteren aracı az kullanmasından kaynaklanan acemilik ile hatalı şekilde kaldırdığı, olay sırasında araçlar arasında yayalar olması nedeniyle sanığın panikleyip ani karar veremediği için de aracı ilk hareketinden sonra kendi seyrine bıraktığı,
    İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından düzenlenen rapora göre; otobüsün kullanımı konusunda tecrübesi bulunmayan ve otobüsü yeterince tanımayan sanığın, otobüsü çalıştırdıktan sonra "D" vitesine taktığı, aracın kuvvetli bir şekilde harekete geçtiği, önünde park halinde bulunan otobüsle arasındaki mesafenin kısa olmasından dolayı sadece bir fren yapma hakkı bulunduğu halde paniğe kapılarak frene basamadığı, araçta gaz telinin takılı kalarak "anvale" tabir edilen kendiliğinden hızlanma arızasının gerçekleşmediği, bu nedenle hatalı kalkış yaparak zamanında etkin fren tedbirine başvurmayıp önündeki yayalara çarpan sanığın olayda birinci derecede ve asli kusurlu olduğu, ayrıca sanığa yeterli eğitim verilmeden farklı çalışma sistemini haiz aracın kullanılmasında görevlendirilmesinin sanığın kusur oranını azaltıcı faktör olarak değerlendirilmesi gerektiği,
    Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen rapora göre; yönetimindeki otobüsü ilk hareket durağında, önünden yayalar geçtiği sırada, kontrolsüzce ileriye fırlayacak ve önde duran diğer otobüse çarpacak şekilde, hatalı vites, fren ve göz kumandası ile çalıştırarak olaya sebebiyet veren sanığın dikkatsiz, tedbirsiz ve acemi davranışları sebebi ile asli kusurlu olduğu, sanığın gereken şekilde eğitime tabi tutulmadan, otomatik transmisyonlu otobüste sürücü olarak görevlendirilmesinin olayın meydana gelmesinde tali derecede etkili olduğu, iki araç arasında geçmeye çalışan yayaların kusursuz oldukları,
    Yerel mahkemece, sanık hakkında hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gerekçe olarak; "1985 tarihinden itibaren E sınıfı sürücü belgesi olan sanığın daha önce herhangi bir trafik kazasına karışmamış olması, İETT şoförü olarak çalışırken o tarihte İETT envanterinde kayıtlı sefere konulan çift katlı DAF marka otobüste önceden yeterli eğitim verilmeden çalıştırılmış olması, söz konusu araçların sık sık kazaya neden olduklarına ilişkin tanık olarak dinlenen ... ve Hilmi Ezer isimli İETT şoförlerinin yeminli anlatımları, keza sanık müdafiinin bu yöndeki yazılı savunması ve savunmasına dayanak ibraz ettiği kanıtlar" ve “olayın oluş şekli, sanığın kusur durumu” hususlarının gösterildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ...; 20 metre mesafe ile duran iki otobüsün arasında yürüdükleri sırada kaçmalarına fırsat kalmadan park halindeki otobüsün üstlerine gelip çarptığını, çarpma esnasında 4 yaşındaki ölen oğlu Enes"in omzunda olduğunu, 6 yaşındaki kızı mağdur ..."nın elinden tuttuğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu; keşifte benzer anlatımlarından farklı olarak otobüsler arasındaki mesafenin 7-8 metre olduğunu,
    Katılan ...; binecekleri otobüse doğru yürürken park halinde olup yolcu alan otobüsün bir anda ani ve hızlı bir şekilde hareket ederek üstlerine geldiğini, eşi ile çocuklarına çarptığını, şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ...; ölen ... ile yürürken otobüsün birden kalabalığa doğru hızlanmaya başladığını, kaçmaya çalışmalarına rağmen kendilerine çarptığını, şikâyetçi olduğunu,
    Katılan ...; olayı görmediğini, kızı ..."nın ölümü nedeniyle şikâyetçi olduğunu,
    Tanık ...; olayı görmediğini, ancak kazaya karışan tipte bir araç ile kendisinin de kusuru olmaksızın kaza yaptığını, iki katlı bu tip otobüslerde beyin kilitlenmesi nedeniyle aracın anvale olduğunu,
    Tanık Hilmi Ezer; olay günü seferini tamamlayıp İETT otobüsünü park ettiğini, aracın yanından ayrılıp işletme müdürlüğüne gittikten kısa bir süre sonra gürültü duyduğunu, dışarı çıkıp baktığında park ettiği otobüse sanığın kullanımındaki otobüs ile çarpmış olduğunu gördüğünü, sanığın kullandığı tipteki iki katlı otobüslerin otomatik vites sistemine sahip olmaları nedeniyle teknik arızaları olduğunu,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; İETT şoförü olarak çalıştığını, normalde körüklü otobüs kullandığını, bazen farklı hatlarda da görev yazıldığını, olay günü görev yazılan hattaki otobüslerin çoğunluğunun iki katlı olduğunu, kendisine verilen iki katlı otobüsü daha önce bir kez kullandığını, iskele önündeki duraktan yolcuları aldıktan sonra hareket etmeye çalışırken aracın anvale olduğunu, kendisinin bir şey yapamadığını, yaklaşık 3 metre önünde olan otobüse çok hızlı bir şekilde çarptığını, kusurunun bulunmadığını savunmuştur.
    Taksirle öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nun 85. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”, 2. fıkrasında; “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, aynı kanunun “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin 4. fıkrasında; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
    5237 sayılı TCK’nun “cezanın belirlenmesini” düzenleyen 61. maddesinin 1. fıkrası; “Hâkim, somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler”, aynı maddenin 10. fıkrası ise, “Kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir” şeklindedir.
    Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı kanunun 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nun 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
    Ancak, TCK’nun 61/1. maddesindeki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61/1. maddenin (b) bendinde yer alan "suçun işlenmesinde kullanılan araçlar", (f) bendinde yer alan "failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı" ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütleri uygulanamayacaktır.
    Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında "suçun işleniş biçimi", "suçun işlendiği zaman ve yer", "suç konusunun önem ve değeri" ile "meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı" ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
    Öte yandan 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
    Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de, bundan herhalde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK"nun 61/1. maddesindeki olaya uyan diğer ölçütler ve "orantılılık" ilkesi bir bütün halinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmelidir.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    İETT otobüs şoförü olan sanığın, saat 16.40 sıralarında otobüs peronlarının bulunduğu Üsküdar Meydanındaki düz ve asfalt kaplama mahalde, idaresindeki çift katlı DAF marka otobüse yolcu alıp otobüsü çalıştırdığı sırada, otobüsün aniden hareket ederek 6-7 metre ilerisindeki peronda park halinde bulunan otobüs ile o anda iki otobüs arasından geçmekte olan yayalara çarpması sonucu iki otobüs arasında sıkışan yayalardan ... ile ...’un öldüğü, mağdur ... ile katılan ...’un yaşamsal tehlike geçirip, vücutlarında hayati fonksiyonlarını 2. derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak, katılan ...’ın ise basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları olayda; sanığın kullanma tecrübesinin bulunmadığı otobüs ile hatalı kalkış yapıp etkin fren tedbirine başvurmamak suretiyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olması ve kazanın iki kişinin ölümü, iki kişinin nitelikli, bir kişinin de basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek şekilde yaralanması ile neticelenmesi hususları göz önüne alındığında, sanık hakkında iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan dolayı temel cezanın, TCK"nun 22/4 ve 61/1. maddesindeki ölçütler ve aynı Kanunun 3. maddesinde yer alan "orantılılık" ilkesi bir bütün halinde değerlendirilip alt hadden daha fazla uzaklaşılarak tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, dört yıl olarak belirlenmesinde isabet bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu üyesi; yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2013 gün ve 339-406 sayılı direnme hükmünün, asli kusurlu olarak meydana getirdiği trafik kazası sonucunda birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet veren sanık hakkında, dosya muhtevası ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun şekilde asgari hadden daha fazla uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 30.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi