2. Hukuk Dairesi 2015/18125 E. , 2016/10006 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVACI-DAVALI : ...
DAVALI-DAVACI : ...
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından davasının reddi, kusur belirlemesi ve kadın lehine hükmedilen tazminatlar ve nafaka yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Eşini istemediğini söyleyip birlikte yaşamaktan kaçınan davacı-karşı davalı kadın, evlilik birliğinin sarsılması olayında tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derccede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olcusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md. 166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı-karşı davalının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek davacı-karşı davalı kadının davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak hükmün bu bölümü temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa işaret edilmekle vetinilmiştir.
2- Temyiz nedenlerine yönelik işin easının incelenmesine gelince;
a-Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, yukarıdaki bentte açıklanan sebeplerle davacı- karşı davalı kadın evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tamamen kusurludur. O halde, erkeğin davasının kabul edilmesi gerekirken, reddi doğru olmamıştır. Ancak, kadının davası yönünden verilen boşanma kararı temyiz edilmeyip kesinleştiğine göre, erkeğin davası konusuz kalmıştır. Konusuz kalan bir dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi gerekmekle birlikle; bu davayı açanın dava açmakla haklı olup olmamasına bağlı olarak yargılama gideri ve vekalet ücretiyle ilgili hangi tarafın sorumlu tutulacağına da karar verilmesi gerekir. Bu nedenlerle mahkemece konusuz kalan davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davası hakkında açıklanan çerçevede bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
b- Yukarıda 1. bentte kabul edildiği üzere, davacı-karşı davalı kadın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurludur. Tamamen kusurlu olan taraf yararına maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) ile yoksulluk nafakasına (TMK m. 175) hükmolunamaz. Bu bakımdan davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgı sonucu, kadın lehine maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/a ve 2/b bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 30.05.2016 (Pzt.)