14. Hukuk Dairesi Esas No: 2014/11859 Karar No: 2015/2531 Karar Tarihi: 09.03.2015
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2014/11859 Esas 2015/2531 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2014/11859 E. , 2015/2531 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.09.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil mümkün değilse tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 937 ada 14 parseli birlikte satın aldıklarını ancak taşınmazın davalı adına tapuya tescil edildiğini taşınmaz üzerinde bulunan iki binanın su basmanının ve su basmanı üzerinde bulunan 7 no"lu müstakil binanın davacı tarafından yapıldığını, 9 no"lu binanın su basmanı üzerindeki inşaatın ise davalı tarafından yapıldığını, tarafların kardeş olmaları nedeniyle bu konuda yazılı sözleşme düzenlenmediğini ileri sürerek davacıya ait binanın bulunduğu kısmın 14 sayılı parselden ifraz edilerek davacı adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde 14 sayılı parselin arsa değerinin yarısı ile 7 no"lu binanın gerçek değerinin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, dava konusu yapılan 14 parsel sayılı taşınmazın davalıya ait olduğunu, bu yerin davacı ile birlikte satın alındığı hususundaki iddiaların doğru olmadığını, tarafların kardeş olmaları nedeniyle 7 kapı no"lu binanın su basmanını birlikte yaptıklarını, 7 kapı no"lu binanın diğer kısımlarının davacı tarafından yapıldığını, davacının dava konusu yaptığı yerin arsa bedelini ödemesi ve o kısmın ifrazının mümkün olması durumunda tapu iptali ve tescil ile ilgili istemlerine karşı çıkmayacaklarını belirtmişlerdir. Mahkemece, taşınmazın taraflarca birlikte alındığı hususunun kanıtlanamadığı, dava konusu yerin 14 sayılı parselden ifrazının mümkün olduğu, davacı vekilinin ifrazı mümkün olan dava konusu yerin arsa bedelini yatırmayacaklarını beyan etmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Taraflar arasında dava konusu taşınmazın birlikte satın alındığına dair 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen yazılı bir inanç sözleşmesi mevcut olmadığı gibi delil başlangıcı niteliğinde bir delil de bulunmamaktadır. Taraflar kardeş olsalar da davacının iddialarının tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Bu itibarla inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davacının ikinci kademede tazminat istemi bulunduğundan davalının 15.12.2011 tarihli celsedeki ve davalı vekilinin 18.06.2013 tarihli celsedeki konuya ilişkin beyanları da değerlendirilerek davacının ikinci kademedeki tazminat isteği ile ilgili bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, davacının tazminat talebi ile ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.