11. Hukuk Dairesi 2020/3244 E. , 2021/5698 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Vakfıkebir Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 14.06.2019 tarih ve 2019/261 E. - 2019/376 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nce verilen 01.10.2019 tarih ve 2019/1161 E. - 2019/1191 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalının davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus icra takibine giriştiğini, senedin davacının dayısının davacı adına çekmiş olduğu 80.000,00 TL krediye teminat amacıyla boş olarak davalıya verildiğini, davacının bu krediye ilişkin ödemelerini aksatmadığını, bu hususa ilişkin icra hukuk mahkemesinde dava açtıklarını ve ayrıca savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, senette malen kaydının yer aldığını, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığını, ispat yükünün davalıda olduğunu belirterek 10.01.2019 vade tarihli 90.000,00 TL bedelli senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığı gerekçesiyle, TTK"nın 5/A ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu"nun 18/A-2 maddesi göndermesi ile HMK"nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine ilişkin verilen karar usul ve hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle, davacının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince TTK’nın 5/A maddesi uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki davalar yanında, menfi tespit davalarının da dava şartı sıfatıyla arabuluculuk kapsamında olduğu, davacının arabuluculuğa başvurduğuna dair hiçbir belge ve beyanın bulunmadığı gerekçesiyle, HMK"nın 114/2, 115/1-2 maddeleri gereğince davanın davaşartı yokluğundan usulen reddine karar verilmiş bu karara yönelik istinaf başvurusu ise, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. 7155 sayılı Kanun"un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK"ya eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; "(1) Bu Kanun"un 4"üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." düzenlemesi getirilmiştir. Madde metni herhangi bir tereddüde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde açık yazılmıştır. TTK"ya bu maddenin eklenmesini sağlayan 7155 sayılı Kanun"un genel gerekçesinin bu konuyla ilgili kısmı ve madde için özel olarak yazılan gerekçe de bu açık anlamı desteklemektedir. Hal böyle iken, menfi tespit davalarının ticari bir dava olduğu için TTK"nın 5/A maddesi kapsamına alınması ve böyle bir davayı açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurmaya zorlanması, kanuna aykırı olduğu gibi ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan da Yasa Koyucu"nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle ticari nitelikteki menfi tespit davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu nazara alınmaksızın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 23/09/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun bulunmasına, 6102 sayılı Yasa"nın 5/a maddesinde getirilen düzenlemenin dava çeşidine ilişkin olmayıp madde metninde de açıkça ifade edildiği üzere dava konusuna ilişkin olmasına, menfi tespit davalarının da konusu itibariyle bir alacağın tahsiline ilişkin bulunmasına göre davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.