Esas No: 2020/4337
Karar No: 2021/5697
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4337 Esas 2021/5697 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27.03.2018 tarih ve 2017/195 E. - 2018/350 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi"nce verilen 24.10.2019 tarih ve 2018/1297 E. - 2019/1360 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 30/01/2015 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafın inşa edeceği, tek bloktan oluşan ...Apartmanı isimli projenin 5. katında yer alan, 24 nolu daireyi, KDV dahil toplam 2.000,000,00 TL"ye davacının satın almasının kararlaştırıldığını, sözleşmenin yapıldığı 30/01/2015 tarihinde KDV oranı %18 olduğu için davacının 1.694.915 TL"yi daire bedeli, geri kalan 305.085,00 TL"yi de KDV olarak davalıya ödediğini, sözleşme yapıldığı sırada KDV oranı %18 iken 08/09/2016 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016 tarihinden geçerli olmak üzere, 08/09/2016 tarih ve 31/03/2017 tarihleri arasında teslimi gerçekleştirilecek net kullanım alanı 150 m2 üstü olan konut teslimlerinde yeni KDV oranının %8"e düşürüldüğünü, davalının dava konusu taşınmazı, 29/12/2016 tarihinde teslim ettiğini, aynı tarihte de taşınmazın satışı ile ilgili faturayı tanzim ederek davacıya gönderdiğini, davalının ise sözleşmenin yapıldığı tarihte 1.694.915,00 TL olan taşınmazın değerini, faturada 1.851.851,85 TL olarak gösterdiğini, davacının ihtarname keşide ederek hatalı faturayı iade ettiğini ve KDV"nin %18"den %8"e düşmesi nedeniyle aradaki fark olan 169.490,00 TL"nin iadesini talep ettiğini, ancak ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını belirterek fazlaya ait diğer tüm dava ve alacak hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 169.490,00 TL"nin, davalıya ödemenin yapıldığı 05/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek faiz ve masraflarıyla birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı şirket ile davacı şirket ortağı olan ...arasında dava dilekçesinde bahsi geçen taşınmazın satışı için 30.01.2015 tarihinde sözleşme yapıldığını, daha sonra davacının sözleşme üzerine Özge İnşaat kaşesini basarak evrakta tahrifat yaptığını, dava dışı Muammer Bayır"ın yazılı talebi üzerine 05.05.2015 tarihinden sonra satış sözleşmesi kapsamındaki tüm ödemelerin Özge İnşaat tarafından yapıldığını, müvekkilinin aradaki ticari ilişki çerçevesinde davacı şirkete 2.000.000.- TL karşılığında daire sattığını, bu bedele KDV"nin de dahil olduğunu, fatura kesimi ve konut teslimi aynı anda olduğundan somut olaya düşük KDV oranının uygulanması gerektiğini, tapuda taraflar arasındaki resmi satış bedelinin 2.000.000.- TL olarak gösterildiğini, KDV indiriminin alıcı ile ilgisinin olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında geçerli bir sözleşme olup olmadığı bakımından; davalı tarafça iddia edildiği gibi taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin var olmadığı kabul edilse dahi taşınmaz satım sözleşmesi resmi şekle tabi olduğundan ve celbedilen tapu kaydına göre davalı tarafça taşınmazın davacıya satıldığı da dikkate alındığında taraflar arasında satım sözleşmesinin yasaya uygun olarak kurulduğunda şüphe bulunmadığı, taraflar arasındaki KDV oranı bakımından ise; taşınmazın 05/09/2015 tarihli 14129 yevmiye numaralı satış işlemi ile satıldığı ve satış resmi senedinde belirtilen taşınmaz satış değeri 2.000.000,00 TL bedelin KDV dahil bedel olduğu ve resmi satış tarihinde KDV oranının %18 olduğunun anlaşıldığı, yine sunulan daire teslim belgesine göre dairenin 29/12/2016 günü teslim edildiği ve davacı tarafça dayanak yapılan Bakanlar Kurulu kararına göre söz konusu teslim tarihinde KDV oranının %8 olduğu, davalı tarafça dairenin satışı daha evvel yapılmasına rağmen faturanın dairenin teslim edildiği gün düzenlendiği ve faturada da KDV oranının %8 olarak belirtildiği, Bakanlar Kurulu kararı ile amaçlanan konut teslimlerinde alıcıların KDV indiriminden yararlandırmak olmasına rağmen eldeki davada indiriminden satıcı davalının yararlandığı, davalı tarafça resmi satış tarihinde davacıdan %18 oranında KDV alırken devlete %8 oranında KDV yatırıldığı, bu hali ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 20/06/2012 tarihli ve 2012/9678-16184 Esas ve Karar sayılı onama ilamı ile benzer nitelikteki 28/03/2012 tarihli 2011/17428 Esas ve 2012/8437 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere "...Davalı davacıdan %18 üzerinden KDV bedeli tahsil edip devlete %8 üzerinden KDV yatırmışsa aradaki farktan davacıya karşı sorumlu.." olduğu, her ne kadar davacı tarafça paranın ödendiği tarihten itibaren faiz talep edilmiş ise de davalının faturayı düzenlediği tarih itibariyle iade borcu doğduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 169.490,00 TL"nin 29/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı alıcının KDV dahil satış bedelini ödediği ve fakat ödemeden sonra 08/09/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan 2016/9153 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 08/09/2016-31/03/2017 tarihleri arasında yapılan konut teslimleri için KDV oranının %18"den %8"e düşürüldüğü, davalı satıcının davacı alıcıya konutu 29.12.2016 tarihinde teslim ettiği gibi indirimli KDV (%8) oranı üzerinden yukarıda bahsi geçen 29.12.2016 tarihli faturayı düzenlediği ihtilafsız olup, bu durumda mer’i mevzuat bakımından katma değer vergisinin Devlet"e intikalinde aracı konumunda olan davalı satıcının, davacı alıcıdan fazladan tahsilat yapmış olduğu anlaşıldığı, hal böyle olunca, fazladan tahsil ettiği KDV tutarını uhdesinde tutan davalının bu miktar sebepsiz zenginleştiğinin kabulü gerektiği, Bakanlar Kurulu kararıyla yapılan bu değişikliğin konut satışı kapsamında hem tacirler hem tüketiciler için geçerli olduğu, tacir konumundaki davacının bu şekilde olası bir değişikliği öncesinde göz önünde bulundurup ona göre satın alacağı konutun fiyatını değerlendirmesi gereğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, bu nedenle davalının istinaf dilekçesinde dayandığı taraflar tacir oldukları hususu göz ardıedilerek karar verildiği yönündeki iddiasının yerinde olmadığı, her ne kadar davalı vekili
istinaf başvurusunda, müvekkilinin kesmiş olduğu faturaya göre daha fazla gelir vergisi ödediğine ilişkin beyanı bulunsa da bu hususta somut bir açıklama yapmadığı gibi dosyada herhangi bir delile de rastlanılmadığı, basiretli tacir gibi davranması gereken davalı tarafından bahsi geçen faturanın davacı adına keşide edildiğinin tartışmasız olduğunu, davalının, faturayı düzenlerken taşınmazın sözleşmede kararlaştırılmış olan KDV"siz tutarını aştığı ve değeri yüksek gösterdiği, tacir olan davalının bunun sonucuna kendisi katlanmak durumunda olduğu, her ne kadar davalı vekili istinaf dilekçesinde söz konusu taşınmazın davacı tarafından konut olarak kullanılmasının kabulünün mümkün olmadığını, çünkü davacının tacir olduğunu öne sürmüş olsa da dosya kapsamında söz konusu taşınmazın konut niteliğinden başka niteliğinin bulunduğuna ilişkin hiçbir belge yer almamakla birlikte davacının tacir olmasının taşınmazı konut niteliğiyle edinmesine engel olmayacağı, kaldı ki davalının kendi kestiği faturada KDV oranını %8 olarak gösterdiği, davacı şirketin de KDV indiriminden yararlandığının tartışmasız olduğu, davalının İlk Derece Mahkemesi"nce yapılan KDV oranına ilişkin hesaplamada maddi hata yapılmış olduğuna ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde ise; taşınmazın satış değeri, %18 KDV dail 2.000.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Satış sözleşmesi tarihi itibariyle KDV oranı %18 olmakla birlikte, teslim ve fatura tarihi itibariyle KDV oranının düşmüş olması nedeniyle, davalı tarafından keşide edilen faturada KDV"nin %8 olarak gösterildiğinin anlaşıldığı, ancak, davalının faturada KDV dahil satım bedelini 2.000.000,00 TL"ye çıkarabilmek için KDV"siz satış tutarını yükselttiğinin anlaşıldıığı, sözleşmede konutun KDV hariç tutarı 1.694.915,25 TL olarak kararlaştırıldığı, bu tutarın %18"i kendisiyle toplanırsa 2.000.000 TL"yi verdiği, bu KDV"siz değer üzerinden alınması gereken %8 oranındaki KDV tutarının 135.593,22 TL olduğu, buna göre taşınmazın %8 KDV oranına göre hesaplanan ve KDV dahil değeri (1.694.915,25 TL + 135.593,22) 1.830.508,47 TL olduğu, davacının davalıya 2.000.000,00 TL ödediği dikkate alındığında, aradaki fark olan 169.491,52 TL"nin fazladan tahsil edildiği, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının isabetli olup, hesaplamada maddi hata yapıldığına ilişkin istinaf sebebi bu nedenle yerinde görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8.683,57 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 23/09/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası"nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay"ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)
Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası"nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.