Ceza Genel Kurulu 2017/433 E. , 2017/301 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza
Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanıklar ... ve ..."un beraatine ilişkin, Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 27.09.2012 gün ve 162-883 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.04.2014 gün ve 18547-9840 sayı ile;
“Plastik fabrikasında altı yıldır çalışmakta olan mağdur işçinin, kazanın olduğu gün sabah vardiyasında da arızalanan pres makinesinde akşam vardiyasında çalışırken makinada parça takılı kalınca arıza olan durdurma tuşuna basıp parçayı eliyle alırken; makinenin sert tuşlar nedeniyle manuele geçmeyip turuna devam ederek mağdurun bir el parmağının kesilmesi şeklinde gerçekleşen olayda; sanıklara kusur atfeden 09.05.2012 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu gözetilmeksizin, sanıkların kusurlu olduklarının kabulü ile mahkûmiyetleri yerine beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesi ise 04.07.2014 gün ve 368-853 sayı ile;
"Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda her ne kadar kusur izafesinde bulunmuş ise de, kusuru belirlemenin bilirkişinin görevi olmayıp davaya bakan hakime ait bir muhakeme faaliyeti olarak kabul edilmesinin gerekmesine, bilirkişilerin bu ve benzeri davalardaki asıl fonksiyonlarının varsa hakimin bilgisi dışında bulunan kendi uzmanlık alanları ile ilgili konulardaki teknik detayları ve fenni bilgileri ortaya koymaktan ibaret olup kusurun ve özellikle illiyet bağının tespitinin hakimin işi olmasına, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda teknik hususlar hariç illiyet bağının kurulmasında ölçüt alınabilecek ve hakimliğimizin bilgisi dışında olup bilirkişi tarafından açıklanmış, aydınlatılmış bir husus bulunmamasına, tüm bunlardan maada uygulamada kimi zaman soruşturmayı yürüten makamlarca işyeri sahibi/sahipleri, varsa genel müdür, mesul müdür, bakım sorumlusu, vardiya amiri, formen vs. gibi tüm kişilere kusurluluk atfedilerek dava açılması cihetine gidilirken kimi zaman yalnızca bunlardan birinin ya da birkaçı hakkında tahkikat yürütülmekte, illiyet bağının belirlenmesindeki bu kargaşa çoğu zaman objektif saptamalara bağlı olmayan farklılıklar doğurduğu gibi aynı işyeri ile ilgili birden çok mesul müdür atayan, aynı işle ilgili birçok sorumlusu bulunan ya da merkezi başka başka illerde bulunan işyeri sahipleri, ortakları ve genel müdürlerinin hakkaniyete uymayan ve kişilerin haksız yere suçlanarak "aklanma" hakkı kadar önemli bulunan "kirlenmeme" haklarının ihlali sonucunu da doğurmakta olmasına göre bilirkişi raporuna itibar olunmayarak mağdurenin bu rutin çalışma sırasında gerekmediği halde koruyucu kapağı açtıktan sonra beklemeden sıkışan parçayı almaya çalışarak tedbirsiz çalışma sergilediğinden kazaya asıl müştekinin sebebiyet vermiş olduğu anlaşıldığından sanıkların kusurlu olmadığı kanaatine varılmış ve mahkememizin önceki beraat kararını bozan Yargıtay bozma ilamına uyulmayarak evvelki beraat hükmünde ısrar edilmiştir" gerekçesiyle sanıkların önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.11.2014 gün ve 335660 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 773-797 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.03.2017 gün ve 60-2013 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bir kişinin yaralanması ile sonuçlanan iş kazasında sanıkların kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık ..."a aleyhe bozmaya karşı diyeceklerinin sorulduğu, sanık ... adına çıkarılan duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, başkaca herhangi bir araştırma ve tebligat yapılmaksızın ve sanık ..."nun yokluğunda müdafiinin dinlenilmesi ile yetinilip, sanık ..."ndan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/3. maddesine göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ..."nun beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden direnmeye konu her iki sanık yönünden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Manisa 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 04.07.2014 gün ve 368-853 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanık ..."nun beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden direnmeye konu her iki sanık yönünden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.