Davacı, ilk kesinti tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı teslim ettiği ürün bedelinden yapılan ilk Bağ-Kur prim kesinti tarihini takip eden ay başından itibaren 2926 sayılı Yasaya tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitini istemiştir
Mahkemece davacının 1.5.1994-2.6.2006 tarihleri arasında 1995 yılında 195 gün, 1996 yılında 202 gün, 2002 yılında 300 gün, 2003 yılında 303 günlük 506 sayılı Yasaya tabi çalışmaları dışında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa’da 506 sayılı Yasa’nın 79.maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla, 60 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır.Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 36.maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kurum’a başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir. 2926 sayılı Yasa’nın 10.maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.
Gerçekten Tarım Bağ-Kur sigortası kapsamında kesintisiz tarımsal faaliyetin bulunduğunun anlaşıldığı hallerde, 506 sayılı Yasa kapsamındaki kısa süreli çalışmalarının 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı tümden sona erdirmeyeceği, 2926 sayılı Yasa’nın 36. ve 10. maddesindeki şartlarında gerçekleşmesi halinde 506 sayılı Yasa kapsamındaki kısa süreli çalışmalar dışında kalan süreler bakımından tarım Bağ-kur sigortalısı olunduğunun kabulünün gerekeceği, 506 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaların uzun süreli olduğu hallerde ise, tarımsal faaliyetin kesintiye uğradığının ve SSK’lı çalışmanın sona ermesinden sonra, 2926 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın yeniden başlatılabilmesi için, doğrudan prim yatırılması veya aynı yasanın 36. maddesine göre ürün bedelinden tevkifat yapılması yoluyla yeniden kayıt ve tescil yolundaki iradenin ortaya konulması gerektiği Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının teslim ettiği tütün ürün bedelinden ilk prim kesintisinin 8.4.1994 tarihinde yapıldığı, 1996, 1998, 1999, 2000, 2001 ve 2002 yıllarında da prim kesintilerinin bulunduğu, 1.10.1993-30.11.1993 tarihleri arasında 30 gün, 16..6.1995-26.7.1996 tarihleri arasında 397 gün, 2.3.2002-30.11.2002 tarihleri arasında 270 gün, 2.12.2002-3.11.2003 tarihleri arasında 333 gün ve 2.6.2006 tarihinden itibaren de 506 sayılı Yasaya tabi zorunlu sigortalı çalışmaları olup, 16.6.1995-26.7.1996 ve 2.3.2002-3.11.2003 tarihleri arasındaki sigortalılığı kesintisiz uzun süreli çalışma niteliğinde olduğu, mahkemece Ziraat Odası ve Tarım Kredi Kooperatifi kaydının ve üzerine kayıtlı zirai arazisinin bulunup-bulunmadığının araştırılmadığı görülmektedir.
Mahkemece 1.5.1994-15.6.1995 ve 27.7.1996-1.3.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden verilen tespit kararı yerinde ise de; davacının uzun süreli çalışmasının devam ettiği dönem içerisinde bulunan 1 günlük süre olan 1.12.2002-2.12.2002 tarihleri arası dönemin reddi gerekir. Yine kesintisiz uzun süreli çalışmanın sona erdiği 4.11.2003 tarihinden sonra prim kesintisi veya prim ödemesi bulunmadığı halde 4.11.2003-2.6.2006 tarihleri arasındaki dönemi kapsar şekilde tespit kararı verilmiş olması isabetsizdir.
Yapılacak iş; davacıya ihtilaf konusu olan 4.11.2003-2.6.2006 tarihleri arasındaki dönemde ürün satışı yaptığı kişi, kurum ve kuruluşları açıklattırmak bu kişi, kurum ve kuruluşlardan ürün bedelinden prim kesintisi yapılıp yapılmadığını sormak, yapılmış ise belgelerini getirtmek Ziraat Odası ve Tarım Kredi Kooperatifi’ne kayıtlı olduğu tarihleri tespit etmek, bulunması halinde kayıt tarihlerini gösteren belgeleri getirtmek ve tüm deliller bir arada değerlendirilerek sonuca gitmektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.