11. Hukuk Dairesi 2020/4336 E. , 2021/5696 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 22. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22.06.2017 tarih ve 2016/496 E. - 2017/492 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi"nce verilen 14.10.2019 tarih ve 2017/2219 E. - 2019/1601 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında 12.01.2012 tarihli bayilik sözleşmesine istinaden davalıya ait borçların tasfiyesi için 19.09.2014 tarihli protokol imzalandığını, anılan protokole göre davalının davacıya 223.020,00 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafından protokolde yazılı alacak nedeniyle 19.04.2014 tarihli elektronik fatura da düzenlendiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini ileri sürerek davalının itirazının iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haklı sebeplerle feshedildiğini, davacı tarafından kendilerine gönderilen elektronik faturanın 17.10.2014 tarihli noter ihtarnamesi ile iade edildiğini, 19.09.2014 tarihli protokolü kabul etmediklerini, böyle bir protokolün bulunmadığını, davalının davacıya borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia,savunma bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının ödeme savunmasında bulunmadığı, bu nedenle tarafların ticari defterlerinde inceleme yapılmasına gerek görülmediği, protokolün varlığı ve protokoldeki imzanın davalıya ait olup olmadığı hususunun ihtilaflı olduğu, İstanbul Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2015/308 Esas sayılı dosyası içeriğinden de taraflar arasında diğer suçların dışında özel belgeyi bozma suçundan da yargılama yapıldığı, 19.09.2014 tarihli protokolün davalı şirket temsilcisi ... tarafından yırtılması nedeniyle de ...hakkında özel belgeyi bozma ve yok etme suçundan dolayı mahkumiyet kararı verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, protokol aslının yırtılmış olmasının suç teşkil edip etmeyeceği esasa etkili görülmediği, protokol aslına ulaşma ve içeriğini görme imkanı da olmadığı, ceza dosyasının sonucunun beklenmediği, 19.09.2014 tarihli protokolün aslının davalı şirket temsilcisi tarafından imha edildiğinin iddia edilmesi üzerine protokolün fotokopisi üzerinde Adli Tıp imza incelemesi yaptırıldığı, 19.09.2014 tarihli protokol başlıklı fotokopi belgedeki davalı şirket adına atılan imzanın kuvvetle muhtemel ..."e ait olduğunun rapor edildiği, 19.09.2014 tarihli protokol belgesindeki imzanın davalı şirkete ait olduğunun belirlenmesi ve protokolün 6/b maddesinde de davalı şirketin davacı şirkete 19.09.2014 tarihinde vade farkından doğan cari hesap toplamı 223.020,00 TL"yi defaten ödeyeceğinin kararlaştırılması ve davalının ödemeye yönelik herhangi bir savunma ve delilinin de bulunmaması karşısında davalının, takip tarihi itibariyle 223.020,00 TL borcunun bulunduğu, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının itirazının asıl alacağın 223.020,00TL"lik kısmı yönünden iptaline takibin alacağın 223.020,00 TL"lik kısmı yönünden devamına, asıl alacak olan 223.020,00 TL"ye icra takip tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, hükmedilen 223.020,00 TL"nin %20"si olan 44.604,00TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, taraflar arasındaki 19.09.2014 tarihli protokole göre davacının davalıdan vade farkı talep edebileceği, takip tarihi itibariyle talep edebileceği vade farkı alacağının toplamının 223,020,00 TL olduğunun kabulünde oluşa ve dosya içeriğine göre bir usulsüzlük bulunmadığı, davacı ile davalı arasında düzenlenen protokol başlıklı belgenin aslının davalı şirketin yetkili temsilcisi olan dava dışı ..."in ceza yargılaması sonucu protokolün aslının yırtılarak parça parça edildiği, anılan kişi hakkında özel belgeyi yok etme suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğu ve ceza yargılaması sonucu verilen kararın İstinaf incelemesinden geçerek kesinleştiğinin anlaşılmış bulunmasına göre davalının da daha önce temerrüde düşürülmediği de gözetilerek işlemiş faize yönelik talebin de reddiyle, alacağın likit olduğunun da kabulüyle vade farkından kaynaklanan alacağının kabulüne karar verilmesinde bir usulsüzlük görülmediği,mahkemece, yargılamanın HMK"da düzenlenen usul kurallarına uygun olarak yapılmış olmasına, kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına, dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle hükme esas alınan protokol hükümlerinin oluşa ve dosya içeriğine uygun olmasına yasal düzenlemelere uygun isabetli, yeterli gerekçeyle karar verilmiş bulunmasına, göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda sonuç itibariyle bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararında davalı şirket yetkilisi hakkındaki mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden bahsedilmesi yerinde değilse de, ceza dosyası içerisindeki mevcut deliller de gözetildiğinde gerek İlk Derece Mahkemesince gerekse Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlarda yer alan sair gerekçelerin yerinde olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin bütün temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 11.381,45 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 23.09.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi, bu kararında temyiz incelemesi sonucunda onanması durumunda gerek Bölge Adliye Mahkemesi ve gerekse Yargıtayca hükmedilecek istinaf red harcı ile temyiz onama harcının maktu mu yoksa nisbi mi olacağına ilişkindir.
492 sayılı Harçlar Yasası"nın 2. maddesinde "Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı",
(1) sayılı Tarifenin III karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde "Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı",
1/e maddesinde de "yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, ve Yargıtay"ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı" düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinde işin esasını hüküm altına aldığı kararlar, ilk derece mahkemesinin yerine geçerek verdiği ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlardır. Bu kararlar ise, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 6100 sayılı HMK 353/1-b-2,3 maddelerine göre davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlardır. İlk Derece Mahkemesi Kararının İstinaf incelemesi sonucunda doğru bulunarak verilen "istinaf başvurusunun esastan reddi" kararı davanın esası hakkında verilen ve işin esasına bölge adliye mahkemesince girilip verilmiş ve icra edilecek bir karar değildir. İlk Derece mahkemesi kararı geçerliliğini sürdürmektedir. Bu itibarla konusu belli bir değere ilişkin davada, davalının istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı 1 sayılı Tarifenin III-1-a maddesinde ifade edilen "esas hakkında" karar niteliğinde bulunmadığından Bölge Adliye mahkemesince nisbi değil, maktu karar ve ilam harcının alınması gerekmektedir.
Başvurunun esastan reddinde, aslında davanın esasına girilmemekte, ilk derece mahkemesi kararı doğru bulunduğundan dava hakkında ayrıca karar verilmemektedir. Kanun koyucunun buradaki "esastan" ifadesini, istinaf başvurusu sırasında dilekçeye, harca, süreye vb. şekli hususlara ilişkin bir eksiklik olmaması, istinaf sebeplerinin incelenerek ilk derece kararında usul veya esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamasıdır. (Pekcanıtez-Usul-Medeni Usul Hukukun Sh. 2270 vd)Keza İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı niteliğinde de değildir.(Pekcanıtez-Atalay-Özekes Sh. 583, Konuralp, Uluslararası Toplantı Sh. 260, Özekes-100 soruda İstinaf ve Temyiz sh. 99)
1) Sayılı Tarifenin III-1-e maddesi tasdik (onama) edilen kararlar için nisbi karar ve ilam harcı alınacağını düzenlemiş olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin kararı niteliğine göre nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi mümkün olmayıp bu nedenle de maktu harç alınmalıdır.
Aksi düşüncenin kabulü T.C. Anayasası"nın 73/3 maddesindeki "Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağına" ilişkin temel hükme de aykırılık teşkil edecektir ki vergi ve harç yükümlülüğü konusunda kıyas veya yorum yoluyla yükümlülük getirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta, nisbi değere tabi bulunan davada, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhinde davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ve nisbi karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı hükmedilen karar ve ilam harcı yönünden yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir.
Diğer taraftan davalı, istinaf başvurusunun esastan reddi kararını temyiz etmiş olup, red kararının temyiz incelemesi sonucunda alınması gereken onama harcı (1) sayılı Tarifenin 2.a maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi Kararına, alınan harcın niteliğine göre maktu olmalıdır.
Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki nisbi karar ve ilam harcının maktu karar ve ilam harcı olarak düzeltilmesi suretiyle HMK 370/1. maddesi gereğince kararın onanması, Daire onama ilamında da nisbi yerine maktu onama harcına hükmedilmesi gerekirken karar ve ilam harçları konusunda yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.