Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/146
Karar No: 2017/300

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/146 Esas 2017/300 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/146 E.  ,  2017/300 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 03.04.2013
    Sayısı : 33-75

    Sanık ... hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek, TCK"nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bafra Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.09.2006 gün ve 104-188 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.12.2012 gün ve 5890-10036 sayı ile;
    "Kabule göre; temel cezanın TCK.nun 86/1. maddesi ile 1 yıl olarak belirlenip suçun silahla işlenmesi nedeniyle artırımın bu miktar üzerinden yapılmasından sonra, 87/1-d maddesi gereği ceza bir kat arttırılarak 2 yıl 12 ay hapis yerine fazla şekilde 3 yıl hapis cezası tayini, 87/1-son maddesine göre verilecek ceza 5 yıldan az olamayacağı için sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır" eleştirisi ve açıklamasıyla;
    "a- Sanığın yakın mesafeden, öldürmeye elverişli ateşli silahla mağduru, sol aksiller bölgeden, hemopnömotoraksa ve hayati tehlike geçirmesine sebep olacak şekilde yaraladığı olayda; eylemine bağlı kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde suça yanlış vasıf verilerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması,
    b- Dosya içeriğine göre; mağdurun, sanığın kayınvalidesini sık sık telefonla aradığı, annesinin evinde bulunduğu vakitlerde telefonu cevaplayan sanığın eşi İmran"dan, annesini kendisiyle evlenmesi için razı etmesini istediği, olumsuz cevap alınca hakaret ettiği, "annen benimle evlenmezse eşini öldürüp seni de kocasız bırakırım" diyerek tehdit ettiği, mağdurun, sanığın eşine karşı bu haksız davranışlarının sanık yönünden haksız tahrik oluşturacağının düşünülmemesi,
    c- Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının kanuni sonucu olarak uygulanan TCK.nun 53/1-c maddesinde sayılan haklardan, şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliklerinden, ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 03.04.2013 gün ve 33-75 sayı ile ikinci ve üçüncü bozma nedenlerine uymuş, ilk bozma nedenine ise;
    "... Bozma öncesi yapılan yargılama sonunda sanığın eylemi silahla yaralama olarak vasıflandırılıp buna göre uygulama yapıldığı halde, Yüksek Daire tarafından eylemin öldürmeye teşebbüs oluşturduğundan bahisle bozulmuş ise de, öldürme kastının belirlenmesinde, sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Öldürme kastının varlığı öğreti ve özellikle Ceza Genel Kurulu uygulamasında;
    a ) Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
    b ) Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
    c ) Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti
    d ) Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
    e ) Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği,
    f ) Olay sonrası mağdura yönelik davranışları, başka bir anlatımla olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır.
    Somut olayda suç niteliğinin belirlenebilmesi için dosyadaki tüm kanıtların birlikte ele alınarak değerlendirilmesi zorunludur.
    Sanık ...’ın Samsun Polis Kriminal Laboratuarı tarafından tanzim edilmiş bulunan ekspertiz raporundan da anlaşılacağı üzere atışa engel mekanik herhangi bir arızası bulunmayan tabancası üzerinde bulunduğu halde, şikâyetçi ...’in minibüsüne sağ ön yolcu kapısından girmeden önce mağduru öldürme kastıyla hareket etmesi halinde mağduru silahla ateş edip vurma imkânı varken, bu fiili gerçekleştirmeden minibüse binmiş olması, minibüs içerisinde sanık ve şikâyetçinin beyanları ile karşılıklı darp yaşandığının sabit olmasına rağmen, sanığın araç içerisinde mağduru öldürme kastıyla hareket etmesi durumunda daha rahat bir şekilde öldürme olanağı var iken, şikâyetçiyi öldürmeye yönelik herhangi bir harekette bulunmamış olması, sanığın araçtan şikâyetçi tarafından itilip atıldığında yine üzerindeki silahı çıkarıp otomobilin sağ tarafında iken şikâyetçiye ateş etmemiş bulunması, sol tarafa geçtikten sonra olay yerinden aracı ile hareket edip gitmekte olan şikâyetçiye araçtan atılmanın sonunda engel bir neden yokken sadece bir kez ateş etmiş olması karşısında, sanığın öldürme kastının olmadığı, sanığın şikâyetçiye yönelik atışında yaralama kastıyla hareket etmiş olduğu" gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hükümdeki gibi kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2014 gün ve 198986 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 422-1177 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.02.2017 gün ve 29-509 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    31.03.2006 tarihli tutanakta; aynı gün saat 09.00 sıralarında Bafra Devlet Hastanesine yaralı vaziyette intikal eden şikâyetçi ..."in, kendisine ait oto ile seyir halinde iken, daha önceden aralarında husumet ve tartışma bulunan sanık ... tarafından tabanca ile ateş edilmesi sonucu minibüsünün sol ön yan camından giren mermi ile sol kol alt bölümünden göğsü hizasından yaralandığını, kendi imkânı ile hastaneye intikal ettiğini beyan ettiği yönünde açıklamalara yer verildiği,
    31.03.2006 tarihli olay yeri inceleme tutanağında; olay yerinde bir adet 9 mm çaplı boş kovan bulunduğunun bildirildiği,
    Şikâyetçinin olay sırasında kullandığı araçta yapılan incelemeye ilişkin 31.03.2006 tarihli tutanakta; Ford marka minibüsün sol ön kapı camının kırık olduğu, kırık cam parçalarının minibüsün iç kısmına dökülmüş olduğu, minibüsün iç ve dış kısımlarında mermi isabet noktası, mermi çekirdeği ya da kovan gibi herhangi bir delile rastlanmadığı bilgilerine yer verildiği,
    31.03.2006 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma tutanağında; sanık ..."ın aynı gün saat 10.40 sıralarında teslim olarak, olayda kullandığını söylediği bir adet 9 mm çaplı el yapımı tabanca ve tabancaya takılı vaziyette şarjör ile içerisinde iki adet 9 mm çaplı MKE yapımı dolu fişeği teslim ettiğinin belirtildiği,
    Şikâyetçi ... hakkında Samsun Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 14.07.2006 tarihli raporda; sol orta aksiller hatta kurşun giriş deliği yarası olduğu, ksifoid üzerinde cilt altında kurşunun ele geldiği belirtilerek, kişide sol hemopnömotoraksa neden olan ateşli silah yaralanmasının basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı ve kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olduğu yönünde kanaat bildirildiği,
    Sanık hakkında düzenlenen 31.03.2006 tarihli raporda; sol gözünde kızarıklık ve göz etrafında çizikler mevcut olduğu belirtilerek yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğunun bildirildiği,
    Samsun Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 17.04.2006 tarihli raporda; suçta kullanılan silahın 9x19 mm çap ve tipinde fişek atabilen, yerli, el yapımı, yarı otomatik bir tabanca olup, atışa engel mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, çap ve tipine uygun fişekleri patlattığı bildirilerek, inceleme için gönderilen bir adet kovanın, söz konusu tabancadan atıldığının belirtildiği,
    Şikâyetçi ... hakkında 10.07.2004 tarihinde ve öncesinde sanık ..."ın kayınvalidesi tanık ..."na karşı tehdit ve sarkıntılık suçlarını işlediği iddiasıyla açılan kamu davalarında yapılan yargılama sonucunda, Bafra Sulh Ceza Mahkemesince 01.03.2005 gün ve 833-103 sayı ile, şikâyetçinin tehdit suçundan beraatine, sarkıntılık suçundan mahkûmiyetine karar verildiği, mahkûmiyet kararının temyiz edilmeksizin 03.05.2005 tarihinde kesinleştiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Şikâyetçi ... savcılıkta; minibüsü ile seyir halinde iken aniden önünde bir aracın durması nedeniyle kendisinin de durmak zorunda kaldığını, bu sırada sağ kapıdan içeriye giren sanık ..."nin hiçbir şey söylemeden kendisine vurmaya başladığını, sanığı kapıdan dışarı atıp kapıyı kilitlediğini, bunun üzerine sanığın sol kapıya yöneldiğini ve tabancasını çıkartarak kendisine "seni öldüreceğim" dedikten sonra ateş ettiğini, sol kolunu kaldırdığı için gelen merminin sol koltuğunun altından girip göğüs bölgesine kadar ilerlediğini, sanığın ikinci atışı yapmaya çalışırken tabancanın tutukluk yaptığını, bu sırada önündeki beyaz renkli Transit model, plakasını alamadığı aracın aniden hareket ettiğini, kendisinin de olay yerinden aracı ile Bafra Devlet Hastanesine gittiğini,
    Mahkemede farklı olarak; sanığın, “babam seni vurmamı söyledi, seni vuracağım” diyerek bir el ateş ettiğini,
    Tanık ...; şikâyetçi ...."in kendisini sürekli ev telefonundan aradığını ve kendisiyle evlenmek istediğini söylediğini, bu isteğini kabul etmemesi nedeniyle şikâyetçinin kendisini rahatsız etmeye ve evine gelmeye başladığını, şikâyetçiye kapıyı açmamasına rağmen şikâyetçinin sürekli gelip kendisini rahatsız ettiğini, bunun üzerine damadı olan sanık ..."nin evinin yanındaki eve yerleştiğini, şikâyetçinin kendisini burada da rahatsız etmeye devam ettiğini,
    Tanık ...; şikâyetçi ...."in, annesi İftade"ye ait ev telefonunu sürekli olarak arayıp annesini rahatsız ettiğini, bazen telefona kendisinin çıktığını, şikâyetçinin annesini kendisiyle evlenmeye razı etmesini istediğini, bu işin olmayacağını söylediğinde de kendisine ve annesine küfürler edip tehditler savurduğunu, annesinin kendisiyle evlenmemesi halinde eşi sanık ..."yi öldürmekle tehdit ettiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... kollukta; şikâyetçiyi olay günü birkaç kez sokak üzerinde aracı ile dolaşırken gördüğünü, şikâyetçinin kendilerine zarar verebileceğini düşünerek eve çıktığını ve ruhsatsız tabancasını alarak aşağıya indiğini, şikâyetçinin tekrar evlerinin önünden aracı ile geçtiğini görmesi üzerine evlerinin karşısındaki odun deposunun yakınındaki inşaat önünde şikâyetçi ...."in aracını durdurarak, minibüsün sağ kapısını açtığını ve şikâyetçiye neden sürekli aracı ile evlerinin önünden geçip kendilerini rahatsız ettiğini sorduğunu, şikâyetçi ...."in "sana ne lan, senin a..s.." diye küfürlü konuşmaya başlaması üzerine şikâyetçiyi küfürlü konuşmaması için uyardığını, şikâyetçinin kendisine aldırmayıp sol gözüne bir yumruk attığını, tartışma sırasında şikâyetçinin oturduğu yerden aşağıya doğru eğildiğini fark edince silahı olduğunu ve kendisine ateş edebileceğini düşünerek üzerine aldığı tabanca ile aracın sol kapısına doğru bir el ateş ettiğini, ateş ettikten sonra tabancayı beline takıp yaya olarak kaçtığını,
    Mahkemede; işe gitmek için evden çıktığında şikâyetçinin aracı ile karşı taraftan geldiğini gördüğünü, kendisinin yolun karşı tarafına geçtiğini, şikâyetçinin de aracını aynı yere park ettiğini, şikâyetçinin yanına giderek neden kendilerini rahatsız ettiğini sorduğunu, şikâyetçinin kendisine "sana ne" diyerek küfür etmeye başladığını ve araçtan inmeden elleriyle kendisine vurmaya başladığını, şikâyetçinin elinden kurtulup aracın diğer tarafına geçtiğini, şikâyetçinin aracı üzerine doğru sürüp torpido gözüne eğildiğini, bunun üzerine ruhsatsız tabancasını çıkararak kendisini korumak amacıyla rastgele bir el ateş ettiğini,
    Savunmuştur.
    5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde; “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
    Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
    Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "subjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
    Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 gün ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
    Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
    İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
    Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ile kayınvalidesi İftade"nin birbirlerine yakın evlerde oturduğu, şikâyetçinin sanığın dul olan kayınvalidesi İftade ile evlenmek istediği, İftade"nin kabul etmemesi üzerine ise İftade"yi rahatsız ettiği, buna ilişkin olarak İftade"nin şikâyeti sonucu şikâyetçinin sarkıntılık suçundan cezalandırıldığı ve bu hükmün kesinleştiği, bütün bu olanlara rağmen şikâyetçinin zaman zaman sanığın kayınvalidesini evinden telefonla aradığı, telefona bazen sanığın eşi tanık İmran"ın çıktığı, şikâyetçinin sanığın eşinden annesini kendisiyle evlenmeye razı etmesini istediği, olumsuz cevap alınca da sanığın eşine hakaret edip, "annen benimle evlenmezse eşini öldürüp seni de kocasız bırakırım" şeklinde sözlerle tehdit ettiği, sanığın olay tarihinde sabah saatlerinde şikâyetçinin aracını evlerinin yakınında cadde üzerinde hareket halinde gördüğü, ruhsatsız tabancasını yanına alarak şikâyetçinin minibüsünün yanına giderek minibüsü durdurduğu, minibüsün sağ tarafındaki kapıyı açıp içeri girdiği ve şikâyetçiyle kavga etmeye başladığı, şikâyetçinin sanığı itekleyip minibüsten aşağı düşürdüğü ve sağ kapıyı kapattığı, bunun üzerine sanığın aracın dışından şoför mahalline doğru geldiği, ruhsatsız tabancası ile aracın sol kapı camının dışından, şikâyetçiye doğru bir el ateş ettiği, camı delen merminin sol aksiller orta hattan vücuduna girmesi sonucu şikâyetçinin hemopnömotoraks nedeniyle yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralandığı olayda; suçta kullanılan silahın niteliği, sanığın yakın mesafeden şikâyetçinin hayati bölgesini hedef alarak ateş etmesi ve yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, sanığın kastının yaralama olduğunu kabul eden yerel mahkeme direnme hükmünde isabet bulunmamaktadır.
    Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, isabetli bulunmayan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; ""Sanığın eylemi kasten yaralama suçunu oluşturduğundan, yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerektiği"" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 03.04.2013 gün ve 33-75 sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun gözetilmemesi ve hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden, aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.05.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi