10. Hukuk Dairesi 2015/19721 E. , 2017/3444 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, durdurulan maluliyet aylığının devam etmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
07.10.2009 tarihinde Bağ-Kur’dan yaşlılık aylığı alırken vefat eden muris baba üzerinden 22.10.2009 günlü başvuru üzerine 05.10.1993 doğumlu davacı erkek çocuğuna %25, muris eşe %75 oranla 5510 sayılı Yasanın 32. madde hükmü uyarınca 01.11.2009 tarihi itibarıyla ölüm aylığı bağlanmıştır. Davacının 01.02.2011 günlü dilekçeyle “..babası üzerinden maluliyete dayalı ölüm aylığı bağlanması amacıyla %60 özür için hastahaneye sevkini istemesi” üzerine ... Devlet Hastahanesinden alınan 03.02.2011 günlü %60 özre ilişkin sağlık kurulu raporu davalı kurumca, 5510 sayılı Yasanın 25’inci maddesi ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesine incelenerek, çalışma gücünün %60’ının kaybedilmediğinden bahisle reddine karar verilmiştir. Öte yandan dava dosyası içerisinde yer alan hizmet cetveline göre, davacının 2008-2011 tarileri arası toplam 360 günlük 4/1-a’lı çalışması bulunduğu anlaşılmaktadır.
29.01.2014 tarihinde açılan eldeki davayla davacı; babası üzerinden %60 maluliyet ile maluliyet aylığı bağlanması gerekirken bağlanmadığı gibi bağlanan aylığın da 27.01.2014 tarihi itibarıyla durdurulduğunu beyanla; muris baba üzerinden maluliyet aylığı bağlanmasını ve durdurulan aylığın devam etmesi gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, 29.04.2015 günlü Adli Tıp Kurumu raporu dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
5510 sayılı Yasanın “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılmasını” düzenleyen 34. maddesi “ Ölen sigortalının 33’üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;
a) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50"si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75"i,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;
1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,
2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,
3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının her birine % 25"i,
c) (b) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50"si,
d) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25"i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25"i oranında aylık bağlanır.
Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.
Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.” Hükmünü içermektedir.
İnceleme konusu olayda; 05.10.1993 doğumla 18 yaşını 05.10.2011 tarihi itibarıyla ikmal eden, 2008-2011 tarihleri arası sadece 360 gün 4/1-a kapsamında çalışması bulunan ve 5510 sayılı Yasanın 32. madde hükmü uyarınca 01.11.2009 tarihi itibarıyla muris babası üzerinden ölüm aylığı alan davacının, 01.02.2011 günlü dilekçeyle babası üzerinden maluliyete dayalı ölüm aylığı bağlanması amacıyla %60 özür için hastahaneye sevkini istediğinin anlaşılmasına göre, davanın yasal dayanağı yukarıda bahsedilen 5510 sayılı Yasanın 34’üncü maddesinin 1 ve 2 no’lu alt bentleridir.
Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, 18 yaşını ikmal etmiş davacı erkek çocuğuna, muris baba üzerinden ölüm aylığı bağlanabilmesi için, kurum sağlık kurulu kararıyla çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirerek malûl olması gerekmektedir.
Malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol ise, 506 sayılı Yasanın 109. (5510 sayılı Yasa 95.) maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak itiraz halinde, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınan rapora göre Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporla bu çelişki giderilip varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, anılan prosedür kapsamında araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda dahi, davacının çalışma gücünün %60’ını yitirmediği açıkca ifade edildiği halde, anılan rapor hatalı değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.
Şu halde yapılması gereken iş; yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, alınacak raporun Adli Tıp Kururmu raporuyla çelişki oluşturması halinde çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınarak yapılacak araştırma ve inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz istemi kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.