4. Hukuk Dairesi 2012/2133 E. , 2013/1410 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vdl. aleyhine 03/11/2008 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 17/11/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Dava konusu olayda, Avrasya gazetesinin 07/08/2008 günlü sayısında; “... Sekreter Skandalı” başlığı altında yayınlanan haberde özetle, ... sekreteri olan davacı ...’ın, belediye başkanını ziyaret etmek isteyen bir iş adamını, başkanın bilgisi dışında uzun süre beklettiği, uygunsuz ve laubali konuşmalarda bulunduğu ileri sürülmüştür.
Davacı, haberin gerçek olmadığını ve kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar ise davanın usul ve esas yönden reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya arasında bulunan bilgi ve belgelerden, dava konusu haberde isimleri geçen işadamı Olcay Şen ve danışmanı Cengiz Erkuş’un tanık olarak dinlendiği, davacı ile aralarında haber konusu yapılan tarzda bir diyalog geçmediği, davacı sekreterin kendilerine çay ikram ettiği ve belediye başkanı ile görüşmelerinin ardından ayrıldıklarını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Mahkemece, dava konusu haberde isimleri geçen tanıkların beyanlarından, haberde bahsedildiği biçimde bir diyalog yaşanmadığı anlaşılmış bulunmasına karşın gerçek olmayan haberin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılarak davacı yararına uygun tutarda bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterililen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 31/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.